Ne
demişler: Tebdil-i mekânda ferahlık vardır! İranlı ünlü sinemacı Abbas Kiarostami'ye de mekân değiştirmek yaramış. Sanatçının ilk kez ülkesi dışında, İtalya'da çektiği bu film, sanki onu İran'da, kısıtlamalar altında film çekmenin getirdiği sıkıntılardan kurtarmış. Yalnızca meslektaşı Cafer Panahi'ye şu günlerde yapılan korkunç baskılardan söz etmiyorum. Ama, film boyunca başını açamayan, evinin içinde bile kocasıyla öpüşemeyen, cinsellikle ilişkili bırakınız göstermeyi, imada bile bulunamayan kadınların öyküleriyle, özellikle kadını anlatmayı seven bir yönetmen nereye kadar gidebilirdi? Ama
Aslı Gibidir, yalnız bu görecelikle yüceltilecek bir film değil. Filmi aynı zamanda Kiarostami'nin en olgun, en sağlam filmlerinden biri olarak görmemek için, ancak kör olmak gerekir!.. Son kitabı üzerine konuşma yapmak için İtalya'nın Toscana yöresine gelen İngiliz yazarı James Miller'ın dinleyicileri arasında, yeniyetme oğlunu zaptetmeye çalışan bir Fransız kadını da vardır. Kadınla adam, daha sonra bir araya gelir ve kitap üzerine tartışmaya başlarlar. Plastik sanatlar (resim-heykel) üzerine bir deneme olan kitap, sanat eserlerinde orjiinal olanla kopya olanın ilişkilerini ele almakta, kimi zaman usta işi kopyaların orijinali kadar, hatta daha değerli olduğunu savunmaktadır. Giderek tartışmaları kişisel sorunlara dönüşecektir. Filmin birkaç çok ilginç öğesi var. Bunlardan biri, aslında bir Fransız spesiyalitesi olan, ama Kiarostami'nin sinemasında da sıkça kullanılan 'konuşmayı' başlı başına sinemasal bir öğe, hatta neredeyse bir gerilim unsuru haline getirmek. Üstelik bunu, filmin yarıya yakınında bir sanat meselesini kuramsal biçimde tartışarak yapmak... Böylesini görmemiştim, bravo!.. Ayrıca bu tartışma, filmin İtalya'nın sempatik kasabası Aruzzo'nun seçilmesini de doğruluyor. Çünkü yönetmen, o enfes Rönesans sanatı dekorunu, diyelim ki
Turist filmindeki gibi herhangi bir görsel öğe, bir tür ek zenginlik olarak kullanmıyor. Tersine, çok az gösteriyor, turistik filmden özellikle kaçınıyor. Ve bu ekonomik tutumla bile dekoru, hikâyesi ve temalarıyla olağanüstü biçimde kaynaştırıyor. Bir kez daha, şapka!.. Ustaca kurulmuş senaryosu içinde, özellikle ortalarda temel bir sürpriz içeriyor film... Kiarostami filminde ilk kez ülkesinin çerçevesini aşıp Batı kültürü aracılığıyla evrensele ulaşırken, kahramanlarını da farklı dillerde konuşturuyor. Başlarda İngilizce, sonraları Fransızca, arada yerel halkla İtalyanca... Finale doğru tartışma alevlendikçe, kadın ve erkek ana dillerine dönüyorlar, biri Fransızca konuşuyor, öbürü İngilizce yanıtlıyor. Ama ortaya çıkan bir kargaşa değil, dillerin uyumundan doğan bir evrensellik oluyor. Film, sonuç olarak bıkıp usanmadan 'çift'in öyküsünü anlatmış olan İsveç ustası İngmar Bergman'ı hatırlatıyor. Ama en çok İtalyan Roberto Rosellini'nin
İtalya'da Yolculuk başyapıtını. O filmde, çöken evliliklerini bir yolculuk boyunca diriltmeye çabalayan karakterler (İngrid Bergman-George Sanders), savaşsonrası İtalyası'nın yoksulluğu, bezginliği, dinsel inanç yoğunluğu ve ürkünç kalabalığıyla karşılaşıyor, bunlar ilişkiyi neredeyse somut biçimde belirliyordu. Bu filmde olupbiten de öyle. Sadece bu artık, bambaşka öğelerin de hamuruna katıldığı günümüz İtalyası'dır. Ve bu yeni
İtalya'da Yolculuk içinde, Juliette Binoche ve ilk kez sinemayı deneyen İngiliz opera sanatçısı William Shimell'in başarıları da yabana atılacak gibi değil.
ASLI GİBİDİR ****
(Copie Conforme) Yönetim ve senaryo: Abbas Kiarostami/ Görüntü: Luca Bigazzi/ Oyuncular: Juliette Binoche, William Shimell, Jean-Claude Carriere, Agathe Natanson, Gianna Giachetti, Adrian Moore/ Fransız-İtalyan-İran ortak yapımı.