Aylardır
okula gidip gelmekten yorulup sıkılmış olan ve karneler ellerinde eve koşan ufaklıklar neyle ödüllendirilecek? Eğer ona büyük bir sürpriz yapmak isterseniz, güzel bir Avrupa başkenti olan Londra'ya seyahat hem eğlenceli hem de öğretici bir seçenek. Londra'da bu mevsimde hava güzel olmayabilir ama çocukla eğlenmek için iyi hava bu kentte en son ihtiyaç duyacağınız şey. Çünkü bu şehirde çok sayıda kapalı mekan etkinliği yapılıyor. Şehir, bir kostümlü balonun evsahibesi edasıyla sizi karşılayacak. Çift katlı otobüsleri, sevimli taksileri, kırmızı telefon kulübeleri, at üstünde gezinen polisleri, şehrin göbeğindeki kraliyet sarayı, komik şapkalı nöbetçileri... Anlayacağınız, çocuklu seyahat için gereken dekor, Londra söz konusu olunca, tüm Oscar'ları toplayacak kadar iddialı. Önce, şehrin dört bir yanına saçılmış sayısız müzeden olmazsa olmazları sıralayalım...
Science Museum: Deneyler, sunumlar, sergiler, filmler... Bilimle ilgili aklınıza gelen ve gelmeyen her şey! İlgi alanınız ister uzay olsun, ister yerin altı. Fizik, kimya, matematik... Tıp, tarım, enerji... Bu müze, minik beyinlerin merak edeceği her konuya değinmeyi amaç edinmiş, kimi zaman anlatarak, kimi zaman uygulatarak çocukları saatlerce oyalamayı başaran bir mekan.
Natural History Museum: Dinozorlar, sürüngenler, balıklar... Vahşi hayvanlar, kuşlar, memeliler... Değerli taşlar, bitkiler, ekoloji... Dünyamıza ve doğaya ait ne var ne yoksa hepsini burada görmek, incelemek ve öğrenmek mümkün.
British Museum: Dünyanın dört bir yanından günlük hayata dair objeler, kıyafetler, savaş malzemeleri. Çocukların her dönem favorisi ise Mısır'ın mumyaları.
Victoria&Albert Museum: Dünyanın en kapsamlı tasarım müzelerinden biri. Çocuk turu ve birbirinden eğlenceli etkinlikleriyle çocuklara tasarımı çocuk diliyle anlatıyor.
Madame Tussauds: Ünlülerden ünlü seçin! Bu müzede her birinin mumyadan yapılmış heykelini en ince detayına kadar inceleyin.
Ripley's Believe İt or Not Museum: Guinnes Rekorlar Kitabı'nı üç boyutlu gezmeye ne dersiniz? Dünyanın en küçük arabasından Swarovski taşlarıyla süslenmiş Mini Cooper'a, çift başlı inekten beyaz timsaha, pirinç tanesinin üzerine yapılmış
Son Yemek tablosundan ressam ata... şaşkınlıktan ağzınızı açık bırakacak birçok sürpriz bu müzede sizi bekliyor. Bunca müzeyi gezdikten sonra azıcık üşümeyi göze almaya ne dersiniz? Sıkıca giyinip doğruca Westminster Köprüsü'ne giderseniz öncelikle Londra'nın sembollerinden biri olan Big Ben'i yakından görebilir, köprüden karşıya geçtikten sonra da London Eye'a ulaşabilirsiniz. Teknoloji harikası bu dev dönme dolap tüm şehri kuşbakışı izleyebileceğiniz yarım saatlik bir göz ziyafeti vadediyor. Bu geziyi bir cumartesi gününe denk getirirseniz, öğle yemeğinizi şehrin yiyecek cenneti olan Borough Market'da yiyebilirsiniz. Binbir çeşit yiyeceği bir arada bulabileceğiniz bu pazar yerinde sadece mideniz değil, gözleriniz de ziyafete hazırlanmalı.
VİTRİNLERE BAKMAK İÇİN
Dönüş yolunda London Bridge'i kullanırsanız şehrin bir diğer sembolü Tower Bridge'in en panoramik görüntüsünü yakalama şansını edinirsiniz. Şehrin sembollerinden bahsetmişken, Piccadilly Circus'a da bir göz atmadan "Londra'yı gördüm" demek mümkün değil elbet. Bu meydandan her halükarda geçmeye mecbursunuz. Neden mi? Çünkü çocukların mabedi olarak adlandırabileceğimiz oyuncakçı dükkanı Hamleys'e giderken bu neşeli meydan sizi bekliyor olacak. Neredeyse bir müze büyüklüğündeki dükkan için birkaç saat ayırmazsanız pişman olabilirsiniz. Çıkışta alışveriş yorgunluğunu dükkanın önünden geçen iki kişilik bisikletli faytonlara binerek atmaya ne dersiniz? At yerine bir bisikletin çektiği, koltuğuna iki kişinin sığabildiği bu şirin araçlarla böylesi haşmetli bir caddede ilerlemek çocukların yüzüne kocaman bir tebessüm kondurmaya yetiyor. Hazır alışveriş havasına girmişken, Harrods'ı da unutmamalı. "Çocuklu seyahatteyiz, alışverişin zamanı mı?" demeyin. Ne yapın edin, bu mağazaya yolunuzu düşürün... Alışveriş için değil, vitrinlerini incelemek için. Çünkü özene bezene hazırlanan Harrods vitrinleri, ağızlarda sanat sergisi gezmişcesine bir tat bırakıyor. "Sanat beklentimiz vitrin tasarımıyla sınırlı değil," diyenler için önerimiz Tate Sanat Müzesi. Burada çocuk turunu alırsanız, hem çocuklara hitap eden bir yaklaşımla müzeyi gezebilir hem de verilen malzemeleri kullanarak çocuğunuzla birlikte çeşitli sanat etkinlikleri gerçekleştirebilirsiniz. Benzer bir müze turu National Gallery of Art için de geçerli. Londra'ya kadar gitmişken sadece plastik sanatlarla yetinmek olur mu? Elbet biraz da sahne sanatlarının tadına bakmak lazım. Öncelikle Covent Garden'daki sokak sanatçılarının gösterileriyle işe başlayabilirsiniz. Sonrasında ise çok yorulmadığınız bir günün akşamına muhakkak bir müzikal programı koyun.
Aslan Kral her yaşın favorisi!