Gün geçtikçe, hakikiye, doğal olana ulaşmak zorlaşıyor. Bir civciv, endüstriyel olanaklarla hızla büyütülüp 40 gün içinde bir tavuk olarak sofranıza gelebiliyor. Doğal şartlarda gelişimini tamamlamış bir tavuk almak istiyorsanız, bunun için alışveriş merkezinin 'organik' bölümüne uğramanız gerekiyor. Her şey hızlı, her şey çok çeşitli, ama hakikilikten çok uzak. Bazılarımız bunun farkına varıyor ve hayatını değiştiriyor. Levent Gürsel Alev, var olanı terk edip, doğal olanı seçmeye karar verenlerden... Öyle ki, çiftliği ve yetiştirdiği ürünlerle önce kendisi ve yakın çevresi için bir yaşam alanı yaratmış, daha sonra da yavaş yavaş bazı şeyleri fark edenlere organik beslenmenin önemini anlatmaya başlamış. İstanbul'da açılan organik pazarın öncülerinden. Çocuğunuz varsa, hamileyseniz veya kendiniz için, "Sağlığıma önem vermenin zamanı geldi," diyorsanız, söylediklerine kulak verin, derim. (Movie Röp'ü sabah.com.tr'den izleyebilirsiniz.)
- 'Doğal beslenin, GDO'lu ürünleri satın almayın,' diye bas bas bağırıyorsunuz. Neden bu çaba?
- 13 yıldır insanlar doğal ve sağlıklı beslensin diye çabalıyorum. Çocuklu anneler var, neyi yedirip neleri yedirmemeleri gerektiği konusunda onları bilgilendirmek önemli. Kanserin beslenmeyle ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Gün geçtikçe ürünler çeşitleniyor ama içindeki katkı maddeleri de artıyor. Mesela tavuklar, 40 gün içinde yoğun yemle besleniyorlar. Muazzam antibiyotik ve anabolizan kullanılıyor. Dayanıklı olabilsin diye antibiyotik kullanılıyor. Tavukların gagaları daha çok yem yesin diye kesiliyor. Tavuk, 40 günde beden olarak o erişkinliğe erişiyor. Ama iç organları 40 günlük kalıyor. Çabuk büyütülüyor ama organları bu gelişime yetişemiyor. Köy tavukları, dört ayda erişkinlik kilosuna ulaşır. Normali de budur. O yüzden asla endüstriyel tavuk yemem.
- İlk organik pazarı kuranlardansınız. Böyle bir hayatın içinde olmaya nasıl karar verdiniz?
- İstanbul'da yayıncılık ve reklamcılık yapıyordum. Çocukluk hayalimi gerçekleştirmek istedim. Hayvanların özgürce yaşayabileceği, mümkün olduğunca dışarıya bağımlı olmayan, başta gıda olmak üzere kendine yeterli bir yaşama alanı kurmaktı amacım. Her şeyi bırakıp Çanakkale'ye yerleştim. 2006'dan bu yana sertifikalı organik tarım yapıyorum.
- Kendi çiftliğinizde ne yetiştiriyorsunuz?
- Sebze yetiştiriyorum. 1999'dan 2005'e kadar hayvanlarım, meyve ağaçlarım vardı. Sebze de ekiyorduk, ama öncelikle kendimiz için. 2004'ten itibaren sebzeye biraz daha ağırlık vermeye başladık. İlk organik pazar gelişimi planlandığında, 2006'da sertifikamızı aldık. Sebze üretimini yoğunlaştırdık. 2006'dan bu yana sertifikalı organik tarım yapıyorum. İstanbul'da ilk organik pazar, 2006'da başladı. Ekolojik Üreticiler Derneği olarak geçtiğimiz yıl Maltepe, Kadıköy ve Zeytinburnu'nda pazarlarımızı açtık.
- İstanbul'da kaç organik pazar var ve hangi günler açılıyor?
- Ekolojik Üreticiler Derneği'nin açtığı aktif olarak üç pazar var. Cumartesi günü Zeytinburnu Pazarı (Merkez Efendi Camii önünde), pazar günü Maltepe, çarşamba da Kadıköy'de Özgürlük Parkı'nda kuruyoruz. Bizim dışımızda Şişli ve Beylikdüzü'nde cumartesi kurulan pazarlar var. Pazar günü Kartal ve cuma günü de Bakırköy'de birer organik pazar kuruluyor.
