Türkiye'de eğitim sisteminin belki de en karışık dönemlerinden birini yaşadığımız şu günlerde, veliler kadar eğitimcilerin de kafası bir hayli karışık. Yeni getirilen 4+4+4 sistemiyle ilgili soruların arda arkası kesilmezken, aileler ne yapacağını bilemiyor. Biz de 40 yılı aşkın süredir eğitim dünyasının içinde olan usta bir öğretmenin kapısını çaldık ve kafamıza takılanları sorduk. 1970'lerde 'Üniversiteye en çok öğrenci sokan öğretmen' ödülü alan, Başbakan Erdoğan'ın da fizik hocası olan Kemal Koçak, bizi 22 yıl önce kurduğu Uğur Koleji'nde güler yüzü ve keyifli sohbetiyle karşıladı. Koçak, yeni eğitim sistemiyle ilgili önemli bilgiler verirken, velilere okul seçimi konusunda önerilerde bulundu.
- Uğur Koleji kurulduğu 1990 yılından bu güne büyüyerek eğitim hayatına devam ediyor. Üç anaokulu, iki ilköğretim okulu ve bir de Anadolu liseniz var. Peki hedefte yeni okullar var mı?
- Yeni hedef neye göre? Ben asla 'Biz şu kadar okul açacağız,' demiyorum. Ben köylü çocuğuyum. Babam derdi ki, 'Oğlum yetime veriyorsan doyur, yarı aç gezmesin. Eğer vuruyorsan öldür sakat kalıp çile çekmesin.' Ne kadar doğru söylermiş. Ben yaptığım işin daima en iyisini yaparım. 10 tane okulum olsa ne olacak? Bana sürekli 'franchise' almak için teklifler geliyor. Kabul etmiyorum. Uğur Koleji'nin ismini hiç kimseye vermem. Ben bu markayı o kadar kolay yaratmadım. Yüksek tepelere kartallar uçarak gidermiş, yılanlar sürünerek. Ben sürünerek çıktım. Müstahdemlik de yaptım, işçilik de... Ama sonuçta güzel bir aile yarattım. Bu hiç kolay olmadı.
- Her gün yeni özel okullar açılıyor. Eğitimde köklü bir kurum olarak var olmak kolay olmasa gerek...
- İnançsız ve sevgisiz eğitim olmaz. Ben bu işi çok seviyorum. Bu işe yıllarımı verdim. Bir işi uzun yıllar yapmak önemli ama yaşayarak yapmak daha önemli. Yoksa en çok yaşayan hayvanlardan biri devekuşudur. Ama hayatının yarısında kafasını kuma gömerek yaşar. Ben bunu devlette de gördüm. '45 yıllık eğitimciyim,' diyor mesela ama eğitimin 'e'sini bilmiyor. Kapıya güvenlik görevlisi olarak bile koyamazsınız. Bir insan okursa bilgi sahibi olur, bilgi sahibi olan fikir sahibi olur ve bir şeyler üretir. Ben ömrümün yettiği, beynimin üretebildiği sürece bu işi yapacağım ve insanları karınca kararınca aydınlatmaya devam edeceğim. Bir öğretmen her şeyden önce iyi bir insan olmalı. Bir öğretmen kendini çok iyi yetiştirmeli. Asla yalan söylememeli. Bir öğretmenin bilgili olması demek, sadece okuttuğu dersleri çok iyi anlatması değil, bana göre bir öğretmen sosyoloji, psikoloji, tarihi çok iyi bilmeli. Dünyada ne olup bitiyorsa bilmeli.
- Sizin eğitim hayatınız ilginç anılarla dolu. Başbakan Erdoğan'a da hocalık yapmışsınız. Biraz anlatır mısınız?
- Başbakanımıza lise çağlarında dersanede hocalık yapmışım. Ben hatırlamıyorum. Fizik derslerine giriyormuşum. Aradan yıllar geçti, kendisi İstanbul Belediye Başkan adayıydı. Bir toplantıda karşılaştık. Çok büyük bir kalabalık arasında Başbakanımız beni gördü, geldi bana sarıldı. Sonra kalabalığa döndü ve 'Bu benim fizik hocam Kemal Bey,' dedi. 'Bilgileri insanların kafasına çivi çakar gibi çakardı. Ama çakarken hiç acıtmaz, oradan hiç de çıkmazdı,' dedi. İşte böyle. Aslına bakarsanız fizik dersini hiçbir öğrenci sevmezdi ki, ama ben en sevmeyene bile öğretiyordum bir şekilde.
