DEVRAN MURSALOĞLU
Üst üste kötü seneler geçirdik. 1995- 2000 arası önce annemi, ardından ağabeyimi kaybettik. Hayat, insanları arada bir çitiliyor, çamaşır çitilermiş gibi. Bu bize çarpan acılardan sonra yaşadığımız şeyleri mizahi tarafından görmeye başladık.
SUZAN TOPLUSOY
Kardeşten öte çok iyi arkadaşız. Her sene bir kez mutlaka baş başa seyahate New York'a gideriz. Tek oda tutarız, çocukluğumuzdaki gibi, aynı yatakta uyuruz. Akşama kadar yürür, müze gezer, çocukluğumuzdaki gibi eğlenir, sinemaya gider, alışveriş yaparız. Her seyahatten ruhen mutlu ve beslenmiş olarak döneriz.
CİCİ PEMBELERE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
- Ortak hayaliniz var mı?
- S.T: Düşünüyoruz hep, hayalimizde üretiyoruz ama günün birinde birlikte bir işe imza atacağımıza inanıyorum. Ofisimizde, evimizde Devran'ın eserleri var. Turgut (Toplusoy) bir resim alacağı zaman da mutlaka Devran'a danışır.
- Hangi renklere tahammül edemezsiniz?
- D.M: Cici pembeler, cici maviler, cicili renklerin hepsi. (Gülüyor)
- S.T: Ben pastel tonları sevmem. Bebek mavisi, bebek pembesi vs.
- Şu an 2013 yaz kreasyonunu hazırlıyorsunuz. Dikkat çeken ne olacak?
-
S.
T: Şu an 2013 kışını bitirdim 2013 yazını hazırlıyorum. Moda hep aynı. Tasarımların teknolojisi değişiyor sadece. 2013'te özel kumaşlar olacak, leke tutmayan, farklı özel kumaşlar geliştirildi. Ütü gerektirmeyen, daha çabuk kuruyan, insan sağlığına zararlı olmayan kumaşlar... Roman'ın koleksiyonunda bir mayo koleksiyonu olmasını istemişimdir. 2012 yaz sezonu için artık mayolarımız var. Güçlü tasarımcılar olduklarına inandığım Ayça ve Zeynep Sadıkoğlu ile çalıştım. Çok güzel bir koleksiyon hazırladılar.
- Kadının 'olgun' dediğimiz yaşına girdiniz. Bu etkiyi nasıl yaşıyorsunuz?
- D.M: Yeni bir ürün bulduk mu paylaşıyoruz. (Gülüyor). Tabii ki yaşlanacağız ama genç bir iş yapıyoruz. Bu bizi daha üretken, dinamik ve genç tutuyor.
-
S.
T: Bu işi yaptığımız için dinamik kaldığımıza inanıyorum. Devran da, ben de çok genç insanlarla çalışıyoruz. Tasarım ekibim, Devran'ın asistanları hep gençler. Zamanımızın çoğunu onlarla geçiriyoruz. Kilo almak kadını yaşlı gösteriyor. Bu yüzden ikimiz de beslenmemize ve spor yapmaya özen gösteriyoruz.
HAYATA KAĞITTAN BİNBİR DÜĞÜM ATIM
- Aynı akademide mi okudunuz?
- D.M: Hayır! Suzan, Mimar Sinan Fakültesi'nde okudu, ben Brüksel'de inşaat mühendisliği ve mimarlık okudum. 80'li yıllardı, 12 Eylül dönemiydi. Saint Benoit Lisesi'nden mezun olunca yurt dışında okumamın daha iyi olacağına karar verildi. Matematik yanım çok güçlüydü. Ama hep bir yanımın eksik kaldığını fark ettiğim için, İstanbul'a dönünce Marmara Üniversitesi Resim Bölümü'nde akşam atölyesi derslerine gittim. Aslında mühendis kafası planlamayı, bir bütünü bitmeden görebilmeyi geliştiriyor. Görsel sanatlarda bu özellik işime çok yaradı.
- Devran Mursaloğlu denilince akla hep kağıtlar gelir.
- D.M: Evet, malzemem hep kağıt oldu. Bu sergide de binlerce metre uzunluğunda kağıt iplik kullandım. Kağıdın bin bir hali. İstanbul Bienali'ndeki eserlerimde de yine kağıt ipler kullanmıştım. Bir birimden yola çıkıyorum hep. O da kağıt. Binlerce metre ip... Ya örerek ya ağlar örerek ya da kendi etrafında döndürerek oluşturduğum bir 'Düğüm'.
- Hayat da bazen düğüm oluyor mu size?
-
D.
M: Tabii ki, bir derdiniz oluyor, içsel bir denge arayışınız oluyor. Ve sonra bu düşünceler iplerin üzerine şekillenmeye başlıyor. Ben de içimi aktarıyorum, pek çok sanatçı gibi. Bilgi kirliliğinden, kaostan başladım. Bilgisayarda bile bugün düğmeye basıyorsunuz bir konu hakkında bir şey araştırıyorsunuz... Pek çok yanlış bilgi karşınıza çıkabiliyor. 'Yanlış doğrular' dediğim birçok bilgi kirliliği var. Ve hiçbir şey sistemde düz gitmiyor. Bu belki de evrenin gelişiminin bir süreci. Taki yeni bir düzen oluşana kadar. Bugün tıp alanında bile düne kadar doğru bildiğimiz, yediğimiz, içtiğimiz birçok şeyin yanlış olduğu söyleniyor. Geçmişteki doğrular bugün yanlış olabiliyor. Bir sürü 'yanlış doğru' ile yaşıyoruz. Herbirine bir düğüm atıyoruz. Sonra o yanlışa başka bir düğüm atıyor, başka bir çizgiye gidiyoruz; hep ağlar halinde....
- İkinizin ilişkisinde düğüm olduğu anlar oldu mu?
- S.T: Gerçek acılar yaşadığımız için hayatla kavgası olan insanlar değiliz. Annemi kaybettiğimiz günden bu yana, problemleri minimize eden bir tipim. Daha kontrollü ve daha idareciyim. Devran daha duyguyla yaşadığı için karşısındakine ne düşündüğünü belli eder. Hayatımda hiç sorun istemiyorum artık. Kötü bir olayı bile komik bir tarafına çekebilirim.