En
sonunda haftalardır bahsettiğim efsane pikniği gerçekleştirdik. Hava güneşli ve pırıl pırıldı şansımıza. Arda'nın mutfağı dostlarını kapıda karşılayıp akabinde kendi yaptığım scuklardan tattırdım onlara. Sağolsunlar onlar da elleri boş gelmemişler; dolmalar, börekler, kekler, brownieler ile keyifli bir piknik yemeği yedik hep beraber. Akabinde de attık kendimizi piknik olimpiyatları parkuruna. Futbol turnuvası ile başlayıp, yakar topa geçtik. Ben voleyboldan sonra kan ter içinde kendimi çimlere attığımda onlar halat çekmeye başlamışlardı bile. Hep beraber bol bol yediğimiz, içtiğimiz, spor yaptığımız, güldüğümüz, eğlendiğimiz, fotoğraf çektirdiğimiz keyifli bir piknik günü yaşadık. Artık havalar güzelleşti, piknik sofraları sizi bekler. İyisi mi siz usul usul pikniklik yemeklerinizi hazırlamaya başlayın, güzel bahar günlerinde milli aktivitemiz pikniğe gereken zamanı ayırın.
YEMEK, BİSİKLET, KARBONHİDRAT
Bu sıralar damak tadım ve iştahımdaki korkutucu patlamanın sonucu olarak çok yiyorum. Hayır her zaman çok yerim. Beni Twitter'dan takip edenler bilirler, önlenemez bir iştahım var da, bu sıra bir tavan yapmış durumda hiç sormayın. Bunu dengelemek için hayatımdan sporu eksik etmemeye çalışıyorum. Son üç-dört yıldır bisiklet sporu gerçekten en zevkli yaptığım eğlencem. Bakın spor olarak değil eğlence olarak addediyorum. Doğada sabah erken saatlerde henüz havadaki o taze koku burnunuza gelirken pedallara basmak insana kendini bambaşka hissettiriyor. Bu kadar çok yemenin cezasını da düzenli olarak pedallara basarak ödemeye çalışıyorum ki bu bana hiçbir gün ceza gibi gelmiyor açıkçası. İlerleyen yazılarımda size bisiklet maceralarımla ilgili birşeyler yazacağım ama bugünkü olayım gem vuramadığım iştahım. Muhtemelen çok bisiklete bindiğim için vücudum makine misali mazot istiyor. Bence spor yapan bedenin mazotu da karbonhidrat. Bana "Arda karbonhidratsız hayat olur mu?" diye sorarsanız, cevabım "Mümkün ama eksik olur," şeklinde olurdu. Her şeyden ye ama az ve kararında ye gibi bir felsefem var. İki saat bisiklete binip 60 kilometre yol gitmem için vücudumun enerjiye ve karbonhidrata ihtiyacı var. Hadi onu boşverin, damağımın da karbonhidratın lezzetine ihtiyacı var. Her şeyin azı karar çoğu zarar genellikle. Damağım bu günlerde bol hamurlu çekiyor. Eee, madem bol bol da bisiklet üstündeyim, o zaman ölçülü bir şekilde, lezzetli karbonhidratlardan kendimi alıkoymam. Buyrun benden size lezzetli ve enerji veren üç tarif. Ama sporu ihmal etmek yok...
YABAN MERSİNLİ PATATES GRATEN
MALZEMELER
2 adet iri boy patates
200 gr kaşar peyniri ( rende)
150 gr kurutulmuş yaban mersini
150 gr haşlanmış bezelye
250 ml krema
1 adet muskat
75 gr parmesan
YAPILIŞI
Patatesleri soyduktan sonra mandolin yardımı ile doğrayın (mandolin patatesleri incecik doğrayan el rendesinin ismidir)
Mandolininiz yok ise bıçakla çok çok ince şekilde doğrayın.
Fırın tepsisinin zemine 1 kat olarak patatesleri yayın.
Üzerine birer avuç kaşar, yaban merisini ve bezelye serpin.
Üzerine patates ile ikinci katı yapın ve iç harcı yeniden ikinci katın üzerine yayın.
Fırın tepsiniz dolana kadar bu işlemi tekrarlayın , en üst katta patatesler kalacak şekilde dizmeyi bitirin.
Kremaya, tuz, karabiber ekleyin, üzerine muskatın 1/4' ü kadarını rendeleyin ve iyice karıştırın.
Bu karışımı patateslerin üzerine dökün, ve 180 derecelik fırına yarım saat kadar pişmek üzerine atın.
Yarım saat sonra üzeri hafif renk alan patateslerinizi fırında alın ve üzerlerine parmesan rendeleyip 10 dakika daha fırında bekletip, üzerinin nar gibi kızarmasını sağlayın.