YASADIŞI SİLAHLARIN ENSTRÜMANA DÖNÜŞÜMÜ
Özlem Yalım Özkaraoğlu İstanbul Tasarım Bienali Direktörü
"Tasarım Bienali'ne hazırlanırken bizi en çok heyecanlandıran projelerden biri Pedro Reyes'in Hayal Et isimli işiydi. Düşünsenize, Reyes suç oranının çok yüksek olduğu Meksika'da ele geçirilen yasadışı silahları müzik enstrümanlarına dönüştürmüştü. Böyle heyecan verici işlerde, sanatçılarla hemen iletişime geçer, zaman kaybetmeyiz, ama Pedro'nun durumu biraz daha farklıydı. Müzik enstrümanlarına dönüştürülen silahların gerçek olması ve özellikle de Meksika'dan gelmesi, nakliye işleminin başlı başına bir zorlu bir süreç olacağının habercisiydi. Enstrümanları, İstanbul Tasarım Bienali'nin 'Adhokrasi' sergisine getirmek için eylül ayı başında Pedro ile konuşmaya başladık. Nakliyat için öncelikle içişleri bakanlığından izin belgesi alınması gerekiyordu. Uzun süren yazışmalar ve pek çok hayır cevabı bizi yıldırmadı. Tüm bu işlemler için neredeyse tüm İKSV çalışanları iki-üç hafta durmadan çalıştı. Bir aylık çalışmanın sonunda emeklerimizin karşılığını aldık, müzik enstrümanları özel olarak hazırlanan korumalı dört sandıkla Mexico City'den Paris aktarmalı olarak İstanbul'a vardı. Enstrümanlar İstanbul'a ulaştığında Tasarım Bienali ofisinde kutlama yapıldı. Bienalin açılış kokteylinde Gevende grubu bu aletleri kullanarak bir konser verdi, gerçek bir kutlamaydı. Pek çok trajediye neden olmuş silahların kontrabas, bateri, keman, flüt, gitar ve saksafona dönüşümünü ve insanları müzikle bir araya getirdiğini görmek inanılmazdı. Güzel bir amaca hizmet etmeye başlamış aletleri, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu'nda sergilemeye devam ediyoruz."
BİR KENTİ BAŞTAN YARATMAK
Cem Kozar, Işıl Ünal, Tolga Eren - İstanbul-o-matik projesinin yaratıcıları
"Biz mimarız ve İstanbul'un değişimiyle ilgileniyoruz. Her ne kadar İstanbul tarihi bir şehir olarak görülse de, bu şehrin sadece yüzde 2'si tarihi yapılardan oluşuyor. Yani aslına bakarsanız İstanbul her hafta çehre değiştiriyor. Elinde güç tutan her kişi ve kurum, İstanbul'u bir şekilde değiştirme, dönüştürme derdinde. Herkes bu konuda büyük bir hevesle, kendi istediklerinin yapılması gerektiğini savunuyor. Sonunda da İstanbul'ün dönüşüm hikayesi karikatürize bir hal almaya başlıyor. Biz de buradan yola çıkarak bir oyun geliştirdik. Bizim oyunumuzda dokuz aktör var. Bunlar TOKİ, GYO'lar (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, kentliler, Zaha Hadid gibi star mimarlar, politikacılar, turistler, tarih, STK'lar ve yeşil. Dev bir ekrana boş bir İstanbul silüeti yerleştirdik ve önüne de bu aktörleri temsilen dokuz kutu koyduk. Oyunu oynamaya başlayan kişi bir kutunun üzerine çıkıyor ve, ekranda görünen resim değişmeye başlıyor. Mesela 'Yeşil' kutusunun üzerine geldiğinizde İstanbul'a yeşil alan kazandırıyorsunuz. Fakat oyunu oynamak için tek bir kişi yetmiyor. Çünkü bir kent tasarlanırken, pek çok kullanıcının ihtiyaçlarının bir araya gelmesi gerektiğine, gerçek bir kentin ancak pek çok kullanıcıyı temsil ettiğinde ideal bir hal alabileceğine inanıyoruz. Bu yüzden bir kullanıcı 'Yeşil' kutusu üzerindeyken, diğer kullanıcının 'Tarih', bir diğerinin ise 'Politikacı' kutusunun üzerinde olması gerekiyor. Dördüncü oyuncu da oyuna katılırsa, İstanbul bir şehir görüntüsü almaya başlıyor. Projeyi, İstanbul'dan topladığımız binlerce fotoğraf, video ve sesleri kullanarak çok ciddi bir teknoloji ile hazırladık. Ekranda beliren her resim ve gerçek fotoğrafa eklediğimiz animasyonlar, geçmişte üretilen projelerden, vaatlerden ya da ortaya atılan çılgın fikirlerden yola çıkılarak tasarlandı. Ekranda bir gördüğünüz resmi, bir daha görme ihtimaliniz çok az, çünkü oyun farklı alternatiflerle 100 bin resmi birleştirerek ilerliyor. Oyuna her giren ekranda başkasının görmediği bir resim görüyor."
PARİS'İN 'YERALTI'NDAN İSTANBUL'A
Lazard Kunstmann - Les UX'in sözcüsü
Fransız hacker kolektifi Les UX'un Pantheon: Mode d'Emploi filmi, bienalin en ilginç işlerinden biri. Grubun sözcüsü Lazard Kunstmann kendilerini ve yaptıkları işleri anlattı: "Pantheon, bazılarımızın ofisinin önünde duran ve çalışmayan bir saatti, çalışmaması çok anlamsızdı. Çünkü saatler, zamanı göstermek için vardır. Pantheon'u bu yüzden tamir etmeye karar verdik. Tamir süresince birkaç ay çalıştık. Saate ulaşmak zor bir işti, ama daha zoru, saatin mekaniğini eve götürmekti; dev bir saatin iç mekanizması cebe girmiyor. Bir de bu işi gece, kimseye göstermeden yapmaya çalıştık. Zor ama eğlenceliydi. Saati çalıştırdığımızda insanlar çok şaşırdı. Paris'in en önemli saatini çalıştırdığımız ve insanları saati kurmak zorunda bıraktığımız için mahkemede yargılandık. Sonunda ceza almadık, ama saati kurmuyorlar. Yani saati hâlâ tamir edebilmiş sayılmayız. Kendimize Urban Experiment (Kentsel Deneyim), yani Les UX adını verdik, çünkü yaptıklarımız sadece bir takım deneylerden ibaret. Eylemlerimizin arkasında felsefi ya da politik nedenler yok. Gizli bir grubuz, yaptıklarımız polis tarafından ifşa edilmediği sürece, eylemlerimizi, grup üyelerimizi ve gelecek projelerimizi açıklamayız. 1981 yılından beri eylemlerimiz devam ediyor, aradan geçen zamanda üye sayımız artmış olsa da Paris'in dışına çıkmadık. Grup içinde tek bir kural var: Konuşmamak. Deneylerimiz bazı konulara cevap veriyor, fakat yeni soru işaretleri de doğuruyor. Bu yüzden eylemleriniz hiç bitmeyecek. İstanbul Tasarım Bienali şimdiye kadar yasal yollarla katıldığımız ilk etkinlik. Burayı seçmemizin nedeni, bienalin konusu olan 'kusurluluk'un, etkinliklerimizle örtüşmesi. Yaptığımız eylemlerin halkın iyiliği için olması gibi kaygılar taşımıyoruz; biz sanatla, tarihle ilgili yanlışlıkları düzeltiyoruz. Sadece polis tarafından basıldığımızda konuşuyoruz. Tek başına polis bizi asla yakalayamaz. Genelde bizi grup üyelerinin kız arkadaşları gammazlıyor."