Bekâr hanımlar, evlenmek ve mutlu bir yuva kurmak hayaliyle yaşıyor. Evliler ise bin pişman... Hem erkek hem de kadınlar pek çok şeyden şikâyetçi. Geçtiğimiz günlerde ilişkiler konusunda acı çeken bir danışanım üzüntüyle şöyle dedi: "Artık evliliğe olan inancım kırıldı. Ne düşüneceğimi şaşırdım. Herkes şikâyetçi. Psikiyatristime sordum, arkadaşlarıma danıştım, siz de bana buna benzer şeyler söylüyorsunuz. Ben belki de evlenmekten vazgeçeceğim." Bu cümle beni bir an için sarstı. Aslında belki de evlilik kurumu, insan bünyesine aykırı olabilir. Neden mi? Ne kadın ne de erkek, ömrü boyunca sadece tek bir insanla sürekli aşk içinde yaşayamaz. Ama hayat sadece aşktan, adrenalinden, şehvetten ibaret de değil. Çocuklar var. Miras hakkı var. Kadın ve erkek arasında görev paylaşımları var. Sosyal yaşam var. Arkadaşlıklar, dostluklar var. Bir dostum şöyle demişti: "İnsanın evlilik kurumunu sevmesi lazım. Ancak o zaman başarılı olunabilir."
EVLİLİK, UZUN SÜRELİ BİR KONTRATTIR
Evet... Gerçekten de her iki tarafın da evlilik kurumunu sevmesi ve yürütmek üzere gayret sarf etmesi gerek. İster beğenin ister beğenmeyin, evlilik uzun süreli bir kontrattır. Üstelik bu kontratın maddeleri arasında sadece aşk yoktur. Para, bu maddeler arasında en önemli olanlardan biridir. Evlilik süresi uzadıkça ortak yatırımların sayısı artar ve maddi kazanımlar artık ayırt edilemez hale gelebilir. Çift bir anlamda artık ekonomik ortaklık yapar. Çocuklar çok önemlidir. Yeni nesiller yetiştirirken, hem anneye hem de babaya ihtiyacımız var. Bu çocuklara kimin bakacağı, temel ihtiyaçlarının kim tarafından karşılanacağı garanti altında olmalıdır. Sosyal yaşamda evli olmak mühim bir konfordur. Eğer bir nedenden dolayı bekâr kalmışsanız, artık eskisi gibi evli dostlarınız arasında davet almamaya başlarsınız. Yalnızlaşırsınız. Zaten artık bekârsanız, sürekli çocuklarından ve hafta sonu ne yemek pişirdiğinden bahseden evli bir kadının muhabbeti sizi asla tatmin etmeyecektir.
ÇOCUK SAHİBİ OLMAK, YETERLİ DEĞİL
Evlilik gerçekten başarılıysa, çift birbirine güvenir. İşte bunun tadı bambaşkadır. İnsan hayatta en yakınının eşi olduğunu bilir. Ondan asla zarar gelmez. Hep güvendedir. Ona tam teslim olmuştur. Akşam eve geldiğinizde kapınızı açan sevgi, saygı duyduğunuz bir insan vardır. O dört duvar arasında huzur vardır. Tabii bu şartları oluşturabilirseniz... Dostumun da dediği gibi, eğer evlilik kurumunu seviyorsanız, bu şartları oluşturabilirsiniz. Bunun için bazı olmazsa olmazlar vardır ama... Mesela çiftlerin muhakkak ortak tutku ve hedefleri olmalıdır. Çocuk sahibi olmak yetmez. Eşlerin ailelerinde iki taraf, farklı kutuplardan olabilir. Biri Alevi diğeri Sünni, biri tesettürlü diğeri modern, biri üniversite okumuş diğeri ilkokul mezunu gibi... Bunlar hiç önemli değil. Asıl bakılması gereken, her iki tarafın ailesinde anne, baba ve çocuk arasındaki sevgi paylaşımıdır. Çünkü iki kişi evlenirken, aslında aileler de yakınlaşmak durumunda kalır. Bir taraf dokunarak sevgi gösteriyorsa, diğer taraf sessiz ve içine kapanıksa, çocuklar arasındaki birliktelik zorlanacaktır.
BAŞARILI EVLİLİK,, ÖMRÜ UZATIR
Evlilik, muhakkak aşkla başlamalıdır. Çünkü en zor kısmı birbirine alışma dönemi olan ilk beş yıldır. Bu süreyi birbirinizi sorgusuz sualsiz kabul edebileceğiniz şekilde geçirmelisiniz. Mühim kavgalarda asla ağzınızdan geri dönüşü olmayacak kadar ağır kelimeler çıkmamalıdır. Ve en önemlisi... Birbirinizin olumlu yönlerine odaklanmalısınız. Onları görmeli ve birbirinizi takdir etmelisiniz. Her gün... Beğenmediğiniz yönleri ise kendi başınıza topraklamalı, öfkenizi dönüştürmeli ve eşinize maksimum üç-dört cümleyle anlatmalısınız. Kurban rolü oynamadan, suçlu hissettirmeye çalışmadan, cezalandırmadan... Kendi konfor alanınızın sınırını çizmelisiniz. Bekârlık sultanlık olabilir. Ama başarılı bir evlilik ömrü uzatır. Hatta eğer yeterince maharetliyseniz, evlilikteki aşkın ömrünü de uzatabilirsiniz. Bunun sırlarını da haftaya verelim...
