Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Aşka âşık olanlar

Bir arkadaşım dedi ki, "Seda, ben aşka âşığım. Devamlı âşık olmak istiyorum ama nedenini bilmiyorum." "Bahar geldi de ondandır," diye basit bir cevap vermek istemediğimden sessiz kalmayı tercih ettim. Yalnızca arkadaşım değil, pek çok danışanım da aynı durumda. Ama sebep kesinlikle bahar değil, bunu biliyorum. Nedir bizi bu kadar bağımlı kılan?
Sufi hikayelerinden Yusuf ile Züleyha'nın aşkını bilmeyen yoktur herhalde. Belli başlı öğeleri Kur'an da da yer alan bu ilginç aşk hikayesinde çok önemli ipuçları vardır. Rivayet o ki, Yakup'un oğlu olan ve Müslümanlarca bir peygamber olarak kabul edilen Yusuf, o dönemde gelmiş geçmiş en yakışıklı erkeklerden biridir. Kadınlar gözlerini ondan alamaz. Günün birinde Yusuf, Mısır'da tutsak alınır. Efendisi Potiphar'ın karısı Züleyha, Yusuf'un güzelliğine vurulur. Gözlerini ondan alamaz ve elde etmeye çalışır. Bu aşk Züleyha'yı o kadar derinden etkiler ki Yusuf'u güzelliği ve dişiliği ile baştan çıkarmaya uğraşır. Ancak Yusuf, efendisine ihanet etmek istemez. Bu aşkı karşılıksız bırakır.
Züleyha'nın uğraşıları zaman içinde o denli ısrarcı hale gelir ki, sonunda cemaatin diline düşer. Her kadın gibi Züleyha da bu yakışıklı erkeğe olan tutkusunu kadın arkadaşları ile paylaşır. Bir gün evde davet verir ve misafirlerinin Yusuf'u görmelerini sağlar. Ve sorar: "İşte onu kendi gözlerinizle gördünüz. Beni hâlâ suçluyor musunuz?"
Konuklar Züleyha'ya eğer genç adam aşkına karşılık vermezse onu hapse attırmakla tehdit etmesini öğütler. Ve genç kadın bunu yapar. Sonunda Yusuf hapistedir ve Züleyha yine de ona âşıktır. Yıllar geçer. Yusuf'un rüya yorumu yapma kabiliyeti, Firavun'un dikkatini çeker. Firavun onu hapisten çıkararak kendisine yardımcı olarak alır. Zaman içinde Yusuf zenginleşir. Başarıları artar. Ülkede sevilen, tanınan, saygın bir adam haline gelir. Züleyha'nın kocası ise ölmüştür. Genç kadın, kendisine Yusuf'tan haber getirenlere en değerli mücevherlerini verdiğinden fakirleşmiştir. Artık sokaklarda dilencilik yapmaya başlamıştır. Hatta gençlik ve güzelliği elinden gitmiştir.

SEVMEKTEN HAZ ALMAK
Yusuf günlerden bir gün mahiyetince çevrelenmiş bir şekilde şehir sokaklarında dolaşırken yolda perişan ve zavallı dilenciyi görür. Yanına yaklaşarak uzun uzun bakar. Onu tanıyor gibidir. Atından inip dilencinin yüzüne doğru eğilir ve usulca fısıldar: "Züleyha sen misin?" O tanıdık gözler aralanır. Yusuf atılır: "Sen beni bir zamanlar benim sana karşılık veremediğim bir aşkla sevmiştin, hatırlıyor musun? Ben o zamanlar basit bir köleydim. Ama şimdi işler tersine döndü." Yaşlı kadın cevaplar: "Doğru ama artık gözlerim açıldı. Benim sana hissettiğim yıkıcı aşk, ilahi sevginin donuk bir gölgesinden ileri gidemedi. Bu gölge maalesef benimle sevilen varlık arasına girdi. Ama artık perde aralandı. Gerçek sevgiliye kavuştum. Sana ve senin sevgine ihtiyacım kalmadı."
Kime âşık olacağımıza bilinçaltımız karar veriyor. Ve bunu her zaman eksiklik duygusuyla yapıyor. Karşımızdaki insandan bu eksikliği tamamlamasını istiyoruz. Beni sevsin, bana ilgi göstersin, beni değerli hissettirsin, bana şunu alsın, bunu alsın... Bana ait olsun... Bunları yapmadığı zaman aşk bitiyor zannediyoruz. Bizi sevmiyor sanıyoruz. Ve aşkımız azalıyor. Acı çekiyoruz. Sonra hop, bir başka aşkın peşinden koşmaya başlıyoruz...
Oysa kendimize değer vermediğimiz için bunca beklentiye giriyoruz. Kendimizi sevebilsek, başkasından bunu ille de talep etmeyi bırakacağız. İşte o zaman mucizevi bir şey olacak ve sadece sevmek bize yetecek. Duygularımıza karşılık ne kadar geliyor diye hesaplamayı bırakıp sevmekten haz alacağız. İnsanlar bize daha fazla ilgi ve sevgi gösterecek. Tam da buna ihtiyacımız kalmadığında... Ve işte o zaman şunu fark edeceğiz: Gerçek aşk, Yaradan'a duyduğumuz aşk, ilahi aşk. Bu duygu bilinçaltımızda hâlâ kayıtlı. Ve insanlar bu duyguyu hatırlayabiliyor. Ayrılık acısının bu kadar büyük olma sebebi de ruhun Yaradan'dan ayrılarak ilk kez bedene girdiği andaki ayrılık acısını hatırlatmasından.
Karşımızdaki kişiden hep bu duyguyu talep ediyoruz aslında. Bulamıyoruz... Ve Yaradan'dan ayrılıp bedene girince, değersiz olduğumuzu düşünüyoruz. Kaybettiğimiz değeri, bize âşık olduğumuz kişi versin diye uğraşıp duruyoruz. Aşka âşık olmak demek, devamlı sevilmek istemek, pohpoh istemek, onay istemek demek. Bunu yeterince veremeyen biri varsa ya onu bırakıyoruz ya da Züleyha gibi öyle bir kafamızı takıyoruz ki hayatımızı yaşayamaz hale geliyoruz. Kendi içimizde Yaradan'ın varlığını fark ettiğimizde bu da geçecek. Sadece sevmenin hazzına varacağız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA