Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Yüzleştirmek hiç kolay değil

Bazı insanlar hata yapar. Bazıları bizi üzer. İstemediğimiz, hatta yapmaması gereken şeyler yaparlar. Üstelik bunları saklarlar. Bizim bu yalanları keşfetmemizi istemezler. Rahat rahat yaptıklarına devam edebilmek için... Ya da bizi üzmemek için. Oysa biz, durum ortaya çıktığında daha çok üzülürüz. Hatta en çok da aptal yerine konmak rahatsız eder bizi. Bunu onun yanına bırakmak istemeyiz. Canımız çok acımıştır ve onu cezalandırmamız gerekir.
Güzel bir kadın vardı. Bir erkeğin arayabileceği tüm fiziki özelliklere sahipti. Eşiyle birlikte hoş sayılabilecek bir hayat sürüyorlardı. Ara sıra keskin kavgalar etmek hariç elbette.
Her kadın gibi o da empati yeteneğine sahipti. Duyguları çok gelişmişti. Altıncı hissi kuvvetliydi. Bir akşam eşiyle oturmuş muhabbet ederken, eşinin canının sıkkın olduğunu fark etti. Ne olduğunu sorduğunda, eşinin moralini iş yerinde müdürünün bozduğu ortaya çıktı. Genç kadın ısrar edince, kocası detaylı bir şekilde olayı anlatmaya başladı.
Genç kadın dinlerken, aslında asıl kabahatli kişinin eşi olduğunu fark etti. Üstelik bunu kim olsa fark ederdi. Ama kocası bunu anlayamıyordu. Müdüre öylesine öfkeliydi ki, tarafsız bakamıyordu. Tek yaptığı, sanki kendi tamamen haklıymış gibi, müdür hakkında ileri geri konuşmaktı.
Oysa genç kadın, kendi kocasının hatasını tüm çıplaklığıyla görebiliyordu. Kendisine verilen görevi becerememişti işte. Ve başarısızlığını örtbas ediyordu. Belki daha da ileri giderek söylediklerine kendisi de inanıyordu. Çok ciddiydi. Müdürü kötü ve beceriksiz biriydi ve insan yönetmeyi bilmiyordu.

DÜRÜSTLÜK ADINA KALP KIRIYORUZ
Genç kadın birden öfkelendi. Kocasının olaya nasıl haksızca yaklaştığını bütün çıplaklığıyla görebiliyordu. Haksızlık yapmasına tahammül edemiyordu. Dayanamayarak ona kendi fikirlerini anlatmaya koyuldu: "Sen haksızsın aslında," diyordu. "Belki başarısızlıktan korkuyorsundur. Müdürüne böyle söylememeliydin..." Ve genç kadın kocasına ne yapması gerektiğini anlatmaya koyuldu. Ta ki, aralarında müthiş bir kavga kopana kadar.
Bu sahne size tanıdık geldiyse, lütfen şöyle bir durup düşünün. Koca, müdürüyle kavga ederken haksız olabilir... Kadın teşhisinde tamamen haklı olabilir. Belki de eşi başarısızlıktan korkuyordur. Bilinçaltında korkunç bir değersizlik duygusu olabilir. Yetersizlik duygusu ile hareket ediyor, panik yapıyor ve kendisine kızamadığı için, öfkesini müdürüne yönlendiriyor olabilir.
Duruma bakıldığında, genç adamın kendisiyle ve gerçek korkularıyla yüzleşmesi çok zor. Adı üstünde, zaten bilinçaltına atmış olduğu dürtüleriyle hareket ediyor. Karısının onu bu korkularla yüzleştirmesinin hiçbir faydası olamaz. Bazen hata yapanları görüp onları uyarmak istiyoruz. Özellikle de en yakınımızdaki kişiyse bu, kendimizi tutamıyoruz. Çoğu zaman bunu dürüstlük adı altında yapıyoruz. Ama karşımızdaki insanın bundan hoşnut olup olmadığına bakmıyoruz. Hatta eğer o bizi dinlemek istemiyorsa kızıyoruz bile...

ŞEFKATLE YAKLAŞMALI
Bir insanı, hazır olmadan kendisiyle yüzleştirmek, ona verilen bir cezadır. Bunu unutmayın. Aslında çoğumuz bunu içimizde bastırmış olduğumuz bir öfkeyle, küçümsemeyle, hatta savaşma içgüdüsüyle yapıyoruz.
Hayal edin. 50 kg olan biriyken, bir anda hastalanıp kısa sürede 100 kg'a çıkmış olsaydınız ne yapardınız? Yolda yürümek ister miydiniz? Ya da yolda rastladığınız tanıdık kişilerin sizi durdurup "Ne olmuş sana? Amma da şişmanlamışsın. Hemen kilo vermelisin," demesinden mutlu olur muydunuz? Aslında siz biliyorsunuz bunları. Başkalarından duymak ne kadar kötü hissettirirdi oysa sizi. Öyle değil mi?
Çocukluğumuzdan beri suçluluk ve cezalandırma ile büyüdüğümüz için çoğumuz birbirimizi bu şekilde cezalandırıyoruz aslında. Oysa önemli olan, karşımızdaki kişinin korkularını gördüğümüzde, onlara şefkatle yaklaşmak ve kişiyi yüzleştirmemek. Bu, sevdiğimiz insana göstermemiz gereken saygıdır. Bildiklerimizi yutmak ve sorulmadan söylememek. Kur'an'da bile söylüyor, birbirinizin kusurlarını örtün diye... Evet, biz birbirimize bir şeyler öğretmeyi bıraktığımızda gerçek sevgiyi bulacağız.









Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA