Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Doğru eş seçimi

Geçenlerde bir danışanım sordu: "Nasıl flört edileceğini öğretiyorsun; gözün başka bir adama kaymıyor mu? Üstelik 23 yıldır aynı adamla berabersin." Kayar! İnsanın gözü de kaşı da kayar. Yanlış hayat değerleri varsa, kayar. Bazı çözümleri başka bedenlerde aramaya mecbursa kayar. Ama anlatmak istediğim farklı bir şey. Binlerce yıldır bilinçaltımız ve içine gömdüğümüz korkularla yaşıyoruz. Zaten travmalarımız var. Bilinçaltımıza gömdüğümüz her korku hayatımızı etkiliyor. Bu bir düşünme ve hisler zinciri. Halka halka. En derindeki halkaları bazen fark ediyoruz, bazen etmiyoruz. Bilinçaltındaki inançlarla ihanetin ne alakası var derseniz, her işin ucu dönüp dolaşıp oraya dayanıyor. Tüm bilinçaltı korkuları ölüm korkusuna dayanır. Ama o da gerçek kök değil. Gerçek kök, aslen ruhun doğum için bedene ilk kez girdiği andan başlar. Ruhun, Yaradan'dan kopuşu. Bunu, bebeğin ana rahminden çıkışına bile benzetemeyiz, çünkü çoğu zaman annemizin ve babamızın olumsuz duygularını alıyoruz. Hem de hepsini. İstenmeyen bir bebeksek mesela... Ya da erkek isterken kız olmuşsa... Baba, anneye dayak atmış, çaresizlik ve nefret duygularıyla donatmışsa... Hepsine karşı davranış modelleri üreterek başlıyoruz hayata. Bu duygular çoğunlukla kendini 22-25 yaş aralığında gösterir. Ama gerçek kayıp duygusu, ruhun bedene girmeden önceki hafiflik, koşulsuz sevgi, sonsuz özgürlük varken, bir bedene girmesiyle başlar. Her ruh kendisi için farklı çekirdek inançlar ve duygular yüklenir. Ve hayatı boyunca bu duygu ve türevlerinden oluşan kök korkuları yenmeye çalışır. O korkular geçince yerini otomatik olarak sevgi ve türevleri kaplar. Bunların en önemlisi kalpten sevmek. Ama çoğumuz hissedemiyoruz. Bir insanı sevdiğimizde, eğer fark ettiyseniz, koşullar arıyoruz. Ya bize iyi davranacak (yani değersizlik duygumuzu bize unutturacak), ya çok zengin, yakışıklı olacak, gücü olacak, ki bu da ölüm korkusudur. Erkekler ise güzel kadın arıyor. Akıllı olsun, prestij unsuru olsun. Fiziksel şartları çok fazla önemsiyoruz. Sevdiğimizi, duygusal açlıklarımızı doyuran sanıyoruz. Geçici olarak doyunca da ilişkiden bıkıyoruz. Ne kadar güzel, zengin, yakışıklı bulursak bulalım, kıymetini bilemeden kendimizce eksik bulduğumuz parçalarını düzeltmeye çabalıyoruz.

GÜÇLÜ ERKEK, DİŞİ KADIN
Oysa birini kalpten sevmek, başka değerler gerektiriyor. Gözlerine bakıp, içindeki pozitifleri görmek; kusurları için öfke, nefret ya da vicdan azabı gibi duygular üretmemek. Hayranlık duymak ama zengin ya da güzel diye değil, gözlerindeki Allah'ı gördüğümüz için... Bu özellik, sakın ola kötü giden bir ilişkiye tutunmak ile karışmasın. O ilişkiye tutunma sebebi, duygusal açlığı doyurmak. Kalpten sevmek için, derindeki korkularımızı gidermemiz lazım. Bir baston değil, gerçekten sevip sevmediğimizi anlayarak, aşkla eş seçelim. Kalpten sevgi, her geçen gün form değiştiriyor. Artıyor. Hatalar, karşılıklı sevgi ile affedilebiliyor. Ve bu hayranlık duygusunu azaltmıyor, artırıyor. Para konusu ise çekim yasası ile halloluyor. Eğer bilinçaltınızda değer duygunuz yüksekse, para size zaten akar. Kriterleriniz değişebilir. Eş seçerken sadece şunlara dikkat edin: Kıskançlık, bağımlılık (alkol, kumar, uyuşturucu vs), şiddet, cimrilik olmasın. Bunlar bilinçaltındaki kök korkulardan kaynaklanır ve düzeltemezsiniz. Ancak kişi kendi karar verirse düzelir. Özgüveni olsun. Gerçek özgüven, kişi gösteriş meraklısı olmadığında kendini gösterir. Güçlü erkeğe, dişi kadına gidin. Güçlü erkek, kadınına el kaldıran, kısıtlayan değil, onu koruyup kollayandır. Şefkatle tutabilendir. Geri kalanları yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan yaşayın. Onun gözlerine bakarak. Duygusal olarak derinleşerek. Kalpten sevmeyi öğreneceksiniz. İşte o zaman kaşlar gözler oynamayacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA