Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Egodan kurtulmak

Kadın ve erkek gücü dışarda arar. Parada, savaşta ya da maçolukta... Ama gerçek güç, kalpleri birbirlerine korkmadan açınca gelir

Onu birkaç ay önce tanıdım.
Soğuk, gururlu, mesafeli, akıllı, özgür, başarılı duruyordu. Öyleydi de... Çok güzeldi. Manken gibi bir vücudu, masmavi iri gözleri vardı.
Gelgelelim, o güzelim mavi gözler yeterince hülyalı bakmıyordu.
Ne eksik acaba, diye düşündüm. Tutku muydu, yoksa heyecan mı? Belki de ikisi birden...
Öyküsünü anlatmaya başladı. Evli değildi.
Hayatında pek çok ilişki denemesi olmuş ama bir türlü başarılı olamamıştı. Anladım ki, içinde koskocaman bir boşluk vardı. Hayal kırıklığı yaşıyordu. Her şeyi vardı hayatta. Güzellik, bilgi, iş, sağlık... İstediği bütün erkekler onu arıyorlardı.
O kimseyi aramazdı ama yine de erkekler onun için çıldırıyorlardı. Belki de o aramadıkça, onlar için taviz vermedikçe, daha çok üstüne düşüyorlardı. Öyleyse doğru yolda olmalıydı. "Hayatım boyunca erkekleri kendime çekmekte hiç zorlanmadım," diyordu; "Ama benimle evlenmiyorlar. Bir süre sonra aniden aramayı kesiyorlar. Nedenini bilmiyorum."
Belli ki, o bir 'yalnız ama güçlü' kadındı.
Kaybetme korkusu olan kadınlar, iki çeşit tepki verir. Bir grup kadın duygusal boşluklarını doldurabilmek için bulabildiği her ilişkiye tutunma eğilimindedir. Artık o erkeği elinde tutabilmek için tavizler verir. Çok korkuyordur.
Terk edilmekten, tercih edilmemekten, aldatılmaktan, yapayalnız kalmaktan, doğurup anne olamamaktan ödü patlıyordur. Eğer ilişkisi artık sona yaklaşıyorsa bunu hisseder ve daha da tutunur erkeğine. Hatta onu kontrol etmeye, duygusal şantajlar yapmaya bile kalkışabilir.

BENİ GÜÇSÜZ GÖRMESİN, ONU SEVMEDİĞİMİ ZANNETSİN
Bir de 'güçlü ama yalnız' kadınlar vardır.
Etraflarına görünmez bir duvar örerler. İçeriye sadece çok güvendikleri birkaç kişiyi, sınırlı olmak kaydıyla alırlar. Geri kalanlar giremez bile.
Onlar yapayalnız dünyalarında öylesine güçlü olmak durumundadırlar ki, kolay kolay erkeklere âşık olamazlar. Bunun için hayranlık duymaları gerekir. Bu da çok zordur çünkü teslimiyet içinde olamadıkları için, mantıkları hiperaktiftir. Elbette mantık, onları mükemmeliyetçi, dolayısıyla da yargılayıcı yapar. Bu tip kadınlar asla taviz vermezler; gururlarına çok düşkündürler. Alttan almazlar, kolay kolay adım atmazlar.
İşte genç kadının durumu böyleydi. Eğer kalbinizi sonuna kadar açıp hesapsız âşık olursanız, korkularınız devreye girer. Her kime âşık olursanız, size korktuğunuz gibi davranır.
Ayna tutar. Korkularınızı temizleyemezseniz, kalbinizi kapatıp yaşamalısınız. O zaman da daha güvenli ve sıkıcı bir ilişkinin içinde ömür boyu kalırsınız. Güçlü olan, kontrol eden siz olursunuz.
Kalbinizi açar açmaz roller değişir, erkek sizi kontrol eder.
Bu genç kadınla çalışmaya başladık.
Seanslarımızın en önemli parçası, kendi içindeki eril parçasını temsil eden erkekti. Gözlerini kapattı ve onu buldu. Bir gemi kaptanıydı. Hata yaptığı için gemi ile beraber tüm mürettebatı batmış ve ölmüştü. Kendisi de bir daha kadınına geri dönmüyordu. "Beni böyle güçsüz görmesindense, onu sevmediğimi zannetsin daha iyi," diye düşünüyordu.
Bu mantıksız ama ilginç hikaye, belki de bilinçaltının verdiği bir masaldan ibaretti ama çok işe yaradı. O adamın söyledikleri, bugün pek çok modern erkeğin gizli düşünceleridir. Güçlü olmaya öylesine şartlanmışlardır ki, kadının, içlerindeki zayıf ama insani yönü görmesindense, ondan ayrı kalmayı tercih edebilirler.
Tıpkı, güçlü ama yalnız kadınların, erkeğini aramaktan ve duygularını açmaktansa, onu unutmayı tercih etmeleri gibi...
Seans sonunda o kaçan erkek geri geldi.
Genç kadını hem erkeğini bekleyen yumuşak aşk dolu dişi, hem de korkan, gururlu erkek olarak konuşturdum. Ve sonunda anlaştılar.
Kadın ve erkek gücü dışarda ararlar. Kimi parada, kimi savaşta, kimi maçolukta... Ama gerçek güç, kalplerini birbirlerine korkmadan açıp bütünleşebildiklerinde gelir. Bunu bir kez tattıklarında, sanki dünyanın hakimi onlarmış gibi olur. Çekim yasası otomatik işler.
Özgüvenleri tavan yapar.
Bu çalışmadan sonra kadın, eğer severse ve kalbini açarsa, erkeğinin onun yanıbaşında kalacağını idrak etti, hissetti, benimsedi. Bu bir zihinsel analiz değil, duygu değişimiydi. Yılların korkusunu yenmişti.
O gece bir mucize yaşadı. Hayatında tek âşık olduğu erkek onu aradı. Ve yüzleştiler.
Hâlâ unutamadığı o erkek dedi ki "Seni terk ettim çünkü sen benim için hiç bir şey yapmıyordun. Hep benden bekledin. Bazen de insan tersini bekliyor. Evet abartmana gerek yoktu, beni şımartmana da gerek yoktu. Ama duygunu bana asla sonuna kadar göstermedin. Hep kontrollü idin. O yüzden seninle bağ kuramadım".
Ve genç kadın hayatının aşkıyla yeniden bağ kurdu. Çok mutlular şu anda. Bazen gerçek aşkı yakalayabilmek için çok uğraşmamız gerekir.
Ama başarabiliriz. Yeter ki bizi engelleyen korkuları silelim. Bazen hep aynı dediğimiz erkekler bile değişebiliyor.
İşte bu bir mucize... Mucizelere hazırlıklı olun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA