Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Egoları yenebilmek cesaret istiyor

Değişim kolay değil. Hayata gelme nedenlerimizi gerçekleştirme fırsatını fark edebilmek de... Önce duyguların vermek istediği hayat dersini çalışmak lazım

Kala Ambrose'un yazdığı muhteşem bir kitap okudum. Adı Hayatınızı Değiştirecek 9 Hayat Dersi (9 Life Altering Lessons). Pek çok kişiyle olumsuz duyguları sevgiye dönüştürmek üzere çalıştım. Ama bir kör nokta vardı ki, orada kimseye yardımcı olamıyordum. İşte bu kitapta aradığım cevabı buldum. Kitapta bir örnek vermiş. Genç bir delikanlı, günün birinde güzel bir kıza âşık olur. Kızın yanına gider ve konuşmaya başlar. Ona kur yapacaktır. Ancak genç kız, laf arasında başka bir delikanlıya âşık olduğunu, çünkü onun pahalı, güzel bir spor arabası olduğunu söyler. Delikanlının buradaki ilk tepkisi öfkedir. Kime? Öncelikle spor arabası olan genç adama... Çünkü kendisinden üstün konumdadır. Bir de genç kıza sinirlenebilir, çünkü erkekleri sahip oldukları para ya da arabalarla değerlendiriyordur. Bu durumda delikanlı iki şekilde tepki verebilir. İlk senaryoda, kendini işe ve para kazanmaya adar. Artık hayatı boyunca çok para kazanma hırsıyla yanıp tutuşacaktır. Hep arzu ettiği spor arabayı aldıktan sonra gerçekten kadınların ilgisini kazanmayı başarır. Ama bu kez kadınların kendisini gerçekten sevdiklerine bir türlü ikna olamaz. Artık spor araba, kendisinden daha değerli hale gelmiştir. Bu delikanlı, spor arabaya bağımlılık geliştirmiştir.

ŞİKAYET, ÇÖZÜM DEĞİL
İkinci senaryoda, genç adam para kazanmak için bile uğraşmaz. Sadece hayatın ne kadar acımasız ve adaletsiz olduğuyla ilgilidir. Sürekli şikayet eder. Kendisi gibi hayattan şikayetçi olan, kendini kurban gibi gören pek çok insanla görüşür. Hayatına sadece kendinden daha aşağıda gördüğü kadınları çekecektir. Ya da çok daha iyi para kazanan bir kadını çekecek, ama onu da baskılayıp aşağılamaya çalışacaktır. Bu kez kurban olma haline, çaresizlik duygusuna bağımlıdır. Her iki durumda da kendi değerini ya da gücünü, kendisinden dışarıda bir şeye teslim etmiş olur. Acı çeker. Bu acıdan kurtulmanın en iyi yolu, o acıyı yaşayıp bitirmektir aslında. Ama kitapta bahsedilen çok önemli bir detay var. Asıl buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Acı çekeceğimiz bir durum yaşıyorsak, kendimizi bu acıya teslim ettiğimizde, duygunun bize vermek istediği mesajı alamamışsak, o karanlık bir tünel gibi bizi içine daha çok çekebilir. İşte o zaman düşüncelerimiz de olumsuz hale gelir. Negatif bir sarmalın pençesine düşebilir, hatta depresyona kadar gidebiliriz. Ya da acıdan kaçmak için bunu zihnimizle rasyonalize eder, hislerimizi bastırırız. Ama biliyor musunuz, böyle olumsuz hisleri bastırmak, çok büyük bir efor gerektirir. Hayatınıza güzel olayları çekmek için yeterince hayat enerjiniz kalmaz. Çok yorucudur. Pek çoğumuz, acıyı bastırmaya meyilliyiz.

DUYGULARIN MESAJINA KULAK VERİN
Bir de üçüncü yol var. O duyguyu yaşatan olayı enine boyuna incelemek. Duygunuzun size vermeye çalıştığı mesajı algılamak. Sizin değişmenizi gerektiren bir şey varsa, bunu değiştirmek üzere adım atmanız. Bu, çok boyutlu ele almanız gereken bir analizdir. Neredeyse bilinçaltınızın Allah ile bağına kadar bulup incelemeniz ve kendinizdeki değişiklikleri yapmanız gerekir. Ama sonuç harika oluyor. Bu kez aynı acının içinden geçiyorsunuz. Sadece iki saat ya da iki gün sürebilir. Bu oldukça insaflı bir süredir. Tıpkı karanlık bir tünelin içinden geçercesine, bir elinizi yaradana verip ona teslim olarak tünelden geçtiğinizde, her şey düzeliyor. Hatta muhteşem bir coşku ve uçuş hali yaşanıyor. Sanki spiritüel olimpiyat oyunları varmış da yarışmayı birincilikle bitirmişsiniz gibi bir his bu. Kitapta anlatılan konu çok ilginç. Benim başıma geldiği için çok iyi biliyorum. Tam da acı çekme faslına geldiğimde egom devreye girerdi benim. Allah ile teslimiyet içinde yürürken, kısa bile olsa acı çekmek istemediğimden, egom konuşmaya başlar, sanki kimliğimi kaybediyormuş hissine kapılırdım. Ya da hayata gelme sebebimi gerçekleştirme fırsatını asla yakalayamayacakmışım gibi endişeye kapılırdım. Meğer pek çok kişinin takıldığı duvar burasıymış. Herkes burada bir adım ileri gitmekten korkup vazgeçermiş. Ve yeni baştan aynı bağımlılığa dönmeye çalışırmış. Egomuz sıfırlanamaz. O zaman bedende yaşayamayız. Ama en azından bazen onun sesini kısıp, bilinmeyene doğru yürüyebiliriz. Bu bizim için daha hayırlı olacaktır. Ama duygumuzun bize vermek istediği hayat dersini, enine boyuna çalışmak kaydıyla... Demek ki insanoğluna egosunu yenmek için gerekli olan tek şey, teslimiyet ve cesaretmiş. Bağımlılıklarımızdan kurtulmak ve gücümüzü kendi elimize almak dileğiyle.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA