Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

İlişkilerde egonuzun tuzağına düşmeyin

İlişkilerdeki geleneksel davranış modelleri yerini bambaşka oyunlara bıraktı. Bazılarımız aşkı bir proje olarak görüyor, bazılarımız rekabet hırsıyla yanıp tutuşuyor. Peki sağlıklı ilişkiler yaşamanın sırrı ne?

Kısa kısa ilişkiler. İkişerüçer haftalık denemeler. Başladığından bile emin olamadığımız birliktelikler.
Aniden ve habersizce terk eden adamlar.
Evliliğe ikna edilmesi gereken, ama sorumluluk almayı sevmeyen ya da kadına aşırı baskı uygulayan ve sadece çocuklarının bir annesi olması için geleneksel ama aşksız evlilikleri tercih eden erkekler... Bu adamların peşinden koşan; sırf para, iktidar ya da yakışıklılık bulduğu için, birbiriyle rekabet eden kadınlar... İlişkisini bir proje gibi gören, hatta eğer birliktelik biterse, kendini başarısız zanneden hırslı genç kızlar. Ya da ayrılığın ardından hatayı kendinde arayan, "Ne yapsaydım sevgilim gitmezdi?" diye sadece kendini sorgulayanlar...
Neler oluyor bize böyle? İlişkilerdeki bildiğimiz, geleneksel davranış modelleri, yerini bambaşka oyunlara bıraktı. Kim her neden korkuyorsa, korktuğu hemen başına geliyor. Eskiden korktuğumuz şeylerin hayatımızda vuku bulup bize ayna tutması, nereden baksanız altı ay ile iki yıl arasında bir süre alırdı. Şimdi tezahür zamanı kısaldı ve negatif olaylar çok kısa süre içinde peş peşe yaşanmaya başlıyor.

KORKTUĞUMUZ BAŞIMIZA GELİYOR
Biz de korkularımız tetiklendiğinde egolarımızın çocukluk döneminde öğrendiği davranış biçimlerine başvuruyoruz.
Nedir bunlar? Küsüyoruz mesela.
İçimize kapanıyoruz. Ya da öfkemize hakim olamayarak karşımızdakini cezalandırmaya kalkışıyoruz. Kaçan kovalanır diye bildiğimiz için, sessiz kalıp, hatta kıskandırıp onu geri kazanmaya çabalıyoruz. Kimimiz de elde edebildiği küçücük bir mutluluğu kaçırmamak adına kendinden taviz vermeye başlıyor. Ya da "Her şey bu kadar güzel gidemez," diye düşünerek, harika giden bir ilişkinin nerelerde tehlike sinyalleri verebileceğini hesaplamaya başlıyoruz.
Ama şunu unutuyoruz; üzerinde 17 saniyeden fazla düşündüğümüz her kötü ihtimal, çekim yasası ve tezahürün hızlanması sebebiyle hızla gerçekleşmeye başlıyor. Yani korunmaya çalışırken, aslında düpedüz kendimizi sabote ediyoruz.
Her birimiz kalbinde bir ego, bir de yaratıcının nefesi ile doğar. Mühim olan; engel olamadığımız bu korkuların tezahürünü, içimizdeki hangi mekanizmayla çözmeyi seçtiğimiz olacak bundan sonra. Ego, bizi sürekli yapay bir strateji ile maskeli bir yaşama doğru götürmeye çalışacak. Oysa içimizdeki ilahi güç, bizi bambaşka, insani zekamızla düşünemeyeceğimiz çözümlere götürecek. Gerçekliğinizi değiştirmeniz mümkün olabilecek. Ama bu da kolay bir yöntem değil. Müthiş bir kabul, özgüven, değer duygusu, sevgi, şefkat ve hayata güven gerektiriyor. Yine de denemeye değmez mi ?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA