Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Komplo, seks, biber gazı...

Clinton ve Strauss-Kahn'a komplo kuruldu, neticede bunlar kritik uluslararası görevlerde bulunan kimseler; peki İzzet Yıldızhan'a kim, niye komplo kurdu? Önemli bir gizli görevi mi vardı?

Allah sizi inandırsın, İzzet Yıldızhan ve Nihat Doğan'a kurulan 'komplo' beni çok üzdü. Komplo ya, ne sandınız?! Ankara'da bir otel odasında yaşanan o meşum olay hakkında İzzet Yıldızhan bizzat açıklama yaptı, "Bunun komplo olduğunun net olarak altını çizmek istiyorum. Evet, yaşanmış şeyler var ama yani benim bir kadını dövmem, darp etmem, tecavüz etmem mümkün değil. Nasıl dünyayı yöneten insanlar hakkında, IMF Başkanı ve Clinton'a komplolar kurulduysa bana da öyle komplolar kuruldu." İşte olay budur efendim. Bir Bill Clinton, bir Dominique Strauss-Kahn, bir İzzet Yıldızhan kolay yetişmiyor. Gerçi bildiğimiz kadarıyla Bill Clinton Bey'e komplo kurulmamıştı, Monica Hanım'la birlikte gerçekleştirdiği Oval Ofis olayı bizzat kendisi tarafından lisanımünasiple itiraf edilmişti. IMF Başkanı Kahn'ın durumu ise daha feci. Yani bir uçan, bir de kaçan kurtulmuş Kahn Bey'den. O kadar çok 'kemer sıkma planı' yapan bir kimsenin 'kemer çözme' planları da olması gayet tabiidir zira...

YILDIZHAN'A NİYE KOmpLO KURULDU?
Neyse efendim... Hadi, diyelim ki Clinton ve Kahn'a komplo kuruldu, neticede bunlar uluslararası düzeyde kritik görevlerde bulunan kimseler; peki İzzet Yıldızhan'a kim, niye komplo kurdu? Çok önemli bir gizli görevi mi vardı? Olaya sığ bir biçimde bakarsanız, "Hadi be kardeşim, sana kim, niye komplo kursun ki?!" demeniz kaçınılmazdır. Lakin konu derin. Dikkatli okurumuz derhal hatırlayacaktır, yakın tarihimizde Erol Büyükburç şöyle müthiş bir açıklama yapmıştı: "Benim zeka düzeyimin yüksek olduğunu düşünen ajanlar peşime takıldı, senelerce sperm almak için uğraştılar ve aldılar. Bunların birçok memleketten olduğunu biliyorum. Belki benim IQ'mu gördüler ona yönelik olarak yapmış olabilirler." Allah bilir İzzet Yıldızhan'ın peşine takılan bu adi komplocular da hangi fena niyetle hareket ediyordu... Yüksek IQ'sundan dolayı desek, pek sanmıyorum... Başka bir sebebi olmalı. İşte bu yüzden, medyamız konuyu araştırırken dikkatli davranmalı, komplocuların tuzağına düşmemelidir, habercilerimiz söz konusu komplonun arkasındaki sır perdesini aralamak için çabalamalıdır. Bu uyarıda bulunuyorum çünkü medyamızın özensiz tavırları neticesinde, ne yazık ki, son dönemdeki hiçbir gizemli olay çözülemiyor.

MALATYA'DAKİ ÇIPLAK UGANDALI
Efendim, mesela son dönemde beni meraktan çatlayacak hale getiren en önemli vaka, Malatya'nın en işlek caddesinde öğlen saatlerinde çıplak vaziyette koşan Ugandalı kadındır. Bütün medya bu olaya yer verdi, internet haber sitelerinin tamamı kadının videosunu yayınladı. Gelin görün ki haberin fikri takibi yapılmadı ve biz ne kadının kimliğini ne de sokaklarda çıplak vaziyette koşmasının gerekçesini öğrenebildik. Tek öğrendiğimiz, polisin sokakta çıplak koşan Ugandalı bir hanıma bile müdahale ederken biber gazı kullandığıdır ki bunda zaten şaşıracak bir durum yok. Hatta bu hadiseden sonra aklıma geldi, dedim ki, pasaport kontrollerinde de biber gazı kullansalar da, ülkemizi ziyarete gelen turistler artık folklorik bir nitelik kazanan bu kimyasal olayla daha sonra karşılaştıklarında yabancılık çekmeseler... 'Yabancılık' dedim de, kıymetli okur, Allah sizi inandırsın, hâlâ yabancılık çektiğim mevzular var. Misal, geçtiğimiz hafta Saba Tümer ile konuğu Ebru Şancı'nın muhabbeti karşısında ağzım açık kaldı. Yani, İzzet Yıldızhan'ın otel muhabbeti bile daha makul bir şey gibi göründü gözüme o an. Evet efendim, bundan bir süre evvel Muammer Kaddafi'nin oğlu Saif Kaddafi ile 'aşk yaşadığını' söyleyen Ebru Şancı geçen hafta Saba Hanım'ın konuğuydu. Ebru Hanım, İngiltere'de bir otelin lobisinde tanıştığı Saif Kaddafi'nin kendisine hayli cömert davrandığını anlatıyor, "Allah'a şükür, yaptı bir şeyler. Evlerimi aldı, araba aldı," diyordu. Sonra ballandıra ballandıra altı karatlık pırlanta yüzüğünden söz ediyor, Saba Hanım'dan, "Oh ne güzel, sefan olsun canım," karşılığı gelince daha da cesaretleniyor, "Bir zaman sonra arsızlaşıyorsun. N'olacak canım, benim aldığım okyanustan bir kova," diye devam ediyordu!.. Yani efendim, ortamda olsam bu muhabbete derhal biber gazıyla müdahale eder, bir yandan da, "Sefam olsun!" diye bağırırdım... O kadar hislendim yani...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA