Pillay, başkent Bangui'de düzenlediği basın toplantısında, ''Ayağa kalkmak ve bu ülkeye daha fazla ilgi göstermek için daha kaç çocuğun ölmesi, ne kadar daha acımasızlığın yapılması gerek'' dedi.
Sıcak bölgelerde Afrika ülkeleri öncülüğündeki barış gücü birliği (MISCA) ve Fransa'nın Sangaris operasyonu sayesinde aralık-ocak dönemindeki büyük çaplı cinayetlerin azaldığını belirten Pillay, ancak yine de özellikle Anti-balaka grubunun her gün insanları öldürmeye devam ettiğini vurguladı.
Bangui ile ülkenin kuzey, kuzeybatı ve güneyindeki bazı bölgelerinde yaklaşık 15 bin Müslümanın sıkışıp kaldığını belirten Pillay, bu kişilerin son derece tehlikeli ve dayanılmaz koşullarda yaşamını sürdürmeye çalıştığına dikkati çekti.
Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki nefretin korkutucu düzeyde olduğunu, çocukların bile işkenceye uğradığını, yakıldığını belirten Pillay, tecavüzlerin de evlerini terk edenlerin kaldığı kamplarda arttığını ifade etti.
Başkentte Müslümanların bulunduğu PK5 ve PK12 bölgelerine ulaşılamadığını söyleyen Pillay, diğer Müslümanların ülkeden kaçtığını vurguladı.
Pillay, sivil toplum örgütlerinin uzun süre, krizin felakete dönüşmesinden önce, tehlike çanlarının çaldığını belirterek, kimsenin bu örgütleri dinlemediğini söyledi.
Uluslararası toplumun Orta Afrika Cumhuriyeti halkıyla dayanışma görevinden hiçbir durumda feragat etmemesi gerektiğini vurgulayan Pillay, uluslararası toplumun Bosna Hersek, Ruanda, Kosova, ve Doğu Timor'dan çıkardığı dersleri unutmuş gibi göründüğünü belirtti.
Etkili bir adli sistemin kurulması gerektiğine de dikkati çeken Pillay, Orta Afrika Cumhuriyeti Afrika'da yoksul bir ülke olmasaydı, bu korkunç olaylar karşısında dünyanın daha fazla tepki göstereceğini düşündüğünü ifade etti.
