28 Şubat-3 Mart tarihlerinde İzmir'de gerçekleşecek
!f Bağımsız Film Festivali'nin İstanbul ayağı halen devam ediyor. Programda farklılıklar var, yani her film her şehirde oynamıyor... Ama mühim değil, şimdi size anlatacağım kısa
"öyküm" sinemayı aşıp hayata uzanacak zaten.
***
Evet festivalin İstanbul bacağındaki dolu dolu iki "sinema" gününün öyküsü bu... Bahsedeceğim filmlerden ilki
Chris Marker'dan
"Güneşsiz!" Hayat ne kadar tatlı ve nasıl güzel
sürprizlerle dolu... Bir efsaneyle karşı karşıya olduğumu önceden de biliyordum, ama yıllardır
hayalini kurduğum Japonya seyahatime haftalar kala, ülkenin
kültür ve yaşayışına dair sayısız özel bilgiyi bu filmde bulacağımı bilmiyordum açıkçası. Öyle çok heyecanlanıyorum ki, şimdi gel de söyleme... Bu
"rastlantısal" görünen buluşma, hayatın bana çok ama çok
şefkatli bir dokunuşu değil mi aslında? Bir başka filmdeyiz...
Jean Teule'nin kitabından bir
Patrice Leconte animasyonu,
"İntihar Dükkanı!" Paris'te intihar malzemeleri satan, asık suratlı insanlardan kurulu bir aileye yeni doğan
bebeklerinin sevgi ve tebessümüyle gelen
yaşama sevinci... Güçlü bir
tebessümün açamayacağı kapı yok şu dünyada. En suratsız komşunuzda, en öfkeli patronunuzda deneyin,
şaşmaz! Bir de
belgeselimiz var... ABD'deki konforlu yaşamını terk edip
Hindistan'a yerleşmiş ve kendini buradaki
AIDS'li çocuklara adamış
Rocky Braat'ı bizimle tanıştıran
"Kan Kardeşim". Sevginin yaratabileceği
mucizelere dair küçük bir öykü... Sonrasındaysa
Ron Fricke'den, Sanskritçe'de
"doğanın sonsuz döngüsü" anlamına gelen
"Samsara!" Hindistan'da bir tapınaktaki Budist törenlerinden Çinli askerlerin eğitimine, Kabe'nin tavafından ABD'deki tüketim çılgınlığına, toplamda
25 ülkeden görüntülerle
insanlığın ortak ritmi, inançları, korkuları, arzuları,
yaşam ve ölümleri üzerine kafa yoran bir başyapıt. Açıkça söylemek gerekirse, benim kişisel yaşam döngümde de çok mühim bir
mihenk taşı artık.
***
İçim dopdolu... Bunun
"yaşama sevinci" olduğunu bilecek kadar tecrübem var artık. Büyük bir
şükran duyuyorum hayata karşı. Evet, bugün beni özellikle Güneşsiz ve Samsara'yla buluşturduğu için
teşekkürlerimi sunuyorum... Ve yukarıda, İntihar Dükkanı filminde bahsettiğim
sevgi ve tebessümü de yanıma katıp, günlüğüme şu cümleyi yazmadan edemiyorum sonunda:
Sevmek, gülümsemek, şükretmek... Hayatın sırrı bunlardan öte ne olabilir ki? Yaşama sevinci dediğimiz,
başka ne olabilir ki?