Doğanın en güzel renklerinden olan yeşile, maviye ve rengârenk kır çiçeklerine tutkunsanız; ulaşılmaz güneşi, haşmetine akıl erdiremediğimiz dağları, sis ovalarını, şehrin kirliliğinden etkilenmemiş yayla kültürünü ve tarihte iz bırakmış yapıtları görmek istiyorsanız, adresiniz bu yaz Karadeniz olmalı. Her yönüyle sizi kendine âşık edecek Karadeniz'i gezmeye
Safranbolu'dan başlamalısınız. UNESCO tarafından koruma altına alınmış kentin, her tarafı tarihin yazılmasına şahitlik etmiş konaklarıyla bezenmiş ara sokaklarında kendinize zaman verin. Sürgüne gönderilmiş Köprülü Mehmet Paşa adına yaptırılan caminin avlusunda güneş saatine bakarak saatinizi ayarlayabilirsiniz. Kenti kuşbakışı görebilmek için Osmanlı'nın 20. yüzyıl mimarisinin önemli örneklerinden biri olan Eski Hükümet Konağı yani Yeni Kent Müzesi'ne gidebilirsiniz. Dışarıdan gördüğünüz konakların iç mekânlarını ve geçmişteki ev yaşamını merak ediyorsanız; Kaymakamlar Evi olan şimdiki Etnografya Müzesi'ni gezebilirsiniz. Osmanlı'nın bölgedeki en büyük sancağı olmasının yanı sıra Kurtuluş Savaşı'nda önemli bir role sahip Şapka Devrimi'nin yapıldığı
Kastamonu ilimize doğru yola çıkıyoruz. Kentin girişinde Bizanslılar tarafından yapılan Kastamonu Kalesi sizi karşılıyor. Ardından Liva Paşa Konağı, Hükümet Konağı, Nasrullah Camii, türbeler, konaklar, görülmesi gereken yerlerden bazıları. Meşhur Çekme helvasını tatmadan, Kastamonu el dokumalarına bakmadan şehirden ayrılmayın. Buradan sonra ilk bakışta bir Ege kasabasını andıran muhteşem koylara sahip
Sinop yani Sinope'ye varıyoruz. Miletler döneminde yapılmış surları, Bizans kiliseleri, Selçuklu limanları ile Sabahattin Ali'lerin yattığı ünlü Sinop Cezaevi, şehrin önemli yerleri arasında geliyor. Ayrılmak istemeyeceğiniz Hamsilos Koyu, en kuzeyde yani ince burunda olmanın heyecanı, gezginlere büyük keyif verecektir. Çarpan balığının en iyi yapıldığı yerlerden biri olan Saray Restoran uğranılası yerlerden biri. Deniz molası vermek isteyenler Tepe Otel veya Boz Otel'de konaklayabilir. Karadeniz bölgesinin yazlık bölümü olan Gerze'den geçerek Kızılırmak'ın döküldüğü Bafra'ya ulaşıyoruz. Kızılırmak deltasının verimli topraklarındaki tütün bahçelerinden geçerek Roma İmparatoru'nun şehir planını yaptığı Bizanslıların önemli ticaret limanı olan Canik Dağları'nın eteğinde kurulmuş olan
Samsun'a ulaşıyoruz. Atatürk Heykeli şehrin en önemli sembolü. Burada Arkeoloji Müzesi'nde mutlaka gezmelisiniz. Öyle ki sergilenen eserlerden gözlerinizi alamayacaksınız. Günümüzde sadece maketini gezebildiğimiz Bandırma Vapuru, Cumhuriyet tarihinin önemli kanıtlarından biri. Ve Karadeniz bölgesinin en önemli ikinci nehri olan Yeşilırmak'ın oluşturduğu Çarşamba Ovası'ndan geçiyoruz.
HORON VE KOLBASTI EŞLİĞİNDE...
Ünye ve
Ordu'nun ardından Doğu Karadeniz'e geçiş yapıyoruz. İlk durağımız olan
Giresun şehrinin ismini, keresus adı verilen ve tüm Avrupa'ya bu bölgeden gittiği rivayet olunanan alacalı kirazdan aldığı söylenir. Pek tabii fındığın en çok yetiştiği ilimizdir. Eski şehir merkezinde Rumlar ile Türklerin yaşadığı ihtişamlı konaklar, camiye dönüşen kiliseler ile Giresun Kalesi gezilmesi gereken önemli yapılar arasında. Tirebolu-Görele-Beşikdüzü üzerinden köftenin başkeni olan Akçaabat'a ulaşıyoruz. Akçaabat Kültür Parkı yemek için tavsiye ettiğimiz yerlerden biri. Yemeğimizin ardından bulutlar ülkesi olan Hıdırnebi Yaylası'na çıkıyoruz. Akşam yemeği sırasında horon ve kolbastı sizlere eğlenceli bir gece yaşatacak. Sabah yayla havasını içinize çekerek köy kahvaltısının tadına varabilirsiniz. Yayla yaşamını merak edenler ise kahvaltının ardından ellerinde fotoğraf makineleri ile kendilerinden çok daha önce kalkmış çayırlarda hayvanlarını otlatan, güneşin ilk ışıklarıyla tırpanlarını ellerine alarak zamana karşı yarışan peştemalli kadınları fotoğraflayarak ölümsüzleştirebilirler. Kısa yürüyüşlerin ardından şehre inerek Doğu Karadeniz'in en aristokrat şehri olan
Trabzon'u gezebiliriz. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapan, tarihin her aşamasında ticaretin önemli olduğu bu kentte İskitliler, Cenevizliler, Bizanslılar ve Osmanlıların izleri görülebilir. Şehir merkezinde 1924'e kadar yaşayan Rumlardan kalma eserler göze çarpıyor. Bunların arasında en önemlilerinden biri olan Ayasofya Kilisesi; 13. yüzyıl başlarında Komnenos kralı tarafından yapılmış olup 'kutsal bilgelik' anlamına geliyor. En ilgi çeken bölümü ise Adem ile Havva'nın yaratılışının tasvir edildiği kabartma yapı. Trabzon'dan sonra Of ilçesinden geçerek, Ladin ormanlarının eşlik ettiği muhteşem manzaralı Solaklı Vadisi'ne, sonrasında da
Uzungöl'e varıyoruz. Gölün etrafında daha önce kendileri için yaşam alanı olan, daha sonra restore edilen küçük otelleri görerek buradaki retoranlarda yöresel lezzetlerin tadına varacaksınız. Sacda alabalık kavurma, lahana sarma, guymak, lahana çorbası favori yemeklerden. Öğle yemeğinin ardından Soğanlı Dağı'nın vadilerine gizlenmiş yüzlerce yıllık yaylaları gezebilirsiniz. Bu yaylaların en dikkat çekenlerinden bir tanesi içinde 600 yıllık evler barındıran Demirkapı Yaylası. Zirveye yaklaştıkça orman dokusu yerini otsu bitkiler ile görsel bir şölene sahiplik eden kır çiçeklerine bırakacak.