Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Bana kimse kız vermiyor be atam!

Efendim, geçen hafta nasıl enternasyonal bir 'bestseller' olunabileceğine dair çarpıcı bir öykü okuduk: Hürriyet'ten Ezgi Başaran, Serdar Özkan isimli ve 'kolejli' bir yazarın, 28 dile çevrilip 40 ülkede 'bestseller' olduğu iddia edilen ve Türkiye'de 'Uluslararası Bestseller' ibaresiyle satılan kitabının aslında tuhaf bir 'halkla ilişkiler şeysi' olduğunu, fevkalade kuvvetli kanıtlarla ortaya koydu. Neymiş, yazar Yaşar Kemal'le karşılaştırılmaktaymış, kitap yüz binlerle satmış... Şahsi yorumum, ortada 'kitap satmak için' yaratılmış bir enternasyonal balon vardı... Neyse, zaten şu yayıncılık âlemi bir tuhaflaştı. 'Bestseller' olunmaz, doğulur, hatta bir biçimde sezaryenle çıkarılır, gibi genel bir laf edebilirim... Lafım meclisten dışarı, Ece Vahapoğlu'nun da geçen ay bir romanı yayımlandı. Aranızda, "O kim?" diyenler olmuşsa, teessüflerimi peşinen hak etmiştir. Ece hanım gazeteci, yazar, sunucu, dilbilimci, eğitimci... Yani, ben ancak beş parmağı sayabildim, her birinde bir marifet. Sürekli terfi ederek sırasıyla NTV, Akşam ve Takvim'de yer kaplayan Ece Hanım, nihayet roman da yazdı işte... Tabii, benim gibi edebi çıtası hayli düşük biri için roman değerlendirmesi haddi aşan bir iştir, o sebeple ben bu edebiyat mevzuun yan sektörlerine dikkat çekmek isterim. Ece Hanım romanını çıkardığı vakit bir kokteyl düzenledi. Bakınız o kokteyl öncesi yazdıklarından bir kupleyi aktarmak istiyorum, mutlaka okumuşsunuzdur, hatırlatmak babında: "Yarın akşam tatlı bir heyecan yaşıyor olacağım; her kitabım çıktığında yaptığım gibi bu kez de Öteki romanım için bir kokteyl daveti düzenliyorum. Günlerdir ekip olarak detaylarla ilgileniyoruz. Davetli dostlarımın en çok sordukları iki soru, 'Ece kokteylde ne giyeceksin?' ve 'Biz ne giyelim?' Tercih genelde diz boyunda sade ama şık elbiseler... Hatta cemiyet hayatının gözde isimlerinden olan hoş bir arkadaşım, 'Kokteyline özel alışverişe çıktım, Öteki'ye göre elbise aldım. Şimdi sana Bakan makan gelir,' dedi. Ve ekledi, 'Hayatımda giyeceğim en kapalı elbise, hiç dekoltesi yok.' Kitap biri başı açık, diğeri türbanlı bir kızı anlatıyor ya, davetlilerden çekinenler olmuş. Protokolden dem vuranlar da... Kitap yazarının ise, mutlaka entelektüel havasını yansıtacak bir kıyafet giymesi gerekiyormuş; modacı arkadaşlarım öyle söyledi. Roman mağazasının tasarım direktörü Suzan Toplusoy benim için, davete özel, zümrüt yeşili saten bir elbise hazırlattı. Bizim kızları uyarıyorum, 'Kimse yeşil giymesin'. Hani, düğünde gelin gibi 'beyaz' giymek hoş kaçmaz ya, benim kokteylde de 'yeşil' öyle." Ya, işte böyle oluyormuş. Kokteyl yapılıyormuş, yazarın da entelektüel havasını yansıtacak bir kıyafet giymesi gerekiyormuş, mutlaka. Yaşar Kemal'in kıyafetlerine bakınca pek bir hava bulamadığımı söylemeliyim. Hatta İnce Memed'e kokteyl bile yaptığı kanaatinde değilim ya, neyse... Gabriel Garcia Marquez'i ise, bir kokteylde fıstık yeşili bir takım elbiseyle görmüşler, çok entelektüel duruyormuş hakikaten... Kareye iki bakan-makan da girmiş diyorlar... Ya efendim, işte böyle. Bu aralar mütevazılık çok moda. Hatta bir tüyo vereyim, çivit mavisi giysiler çok mütevazı bir hava katıyormuş. Serdar Ortaç'a da çok yakışacağından eminim. Lütfen 'Hoppala!' demeyin kıymetli okurum. Serdar Ortaç insan değilmiş, bir melekmiş o. "Melek gibi bir insanım," dedi geçen hafta. Biz de tutmuş, Bizans çökerken meleklerin cinsiyetini tartışan Bizanslı ilim adamları gibi Serdar Ortaç'ın ne zaman evleneceğini sorguluyoruz. O bir melek! Anlayın artık! Bir başka melek gibi insan da Cenk Eren... Kendisini uzaktan uzağa çok severim. Ne yazık ki, ona da kız vermiyorlarmış. Hakkında, artık kim çıkarmışsa, dedikodular çıkarmışlar. E arkadaş, zamanın Dedikodulu Meyhanesi'nde sahne alıp, sahnede de transparan, ışıldak gibi ya da dantelalı şeyler giyersen, oradan dedikodudan başka şey çıkmaz tabii. Hatta 'Twitter'a da dedikodu düştüğünü bizzat gördüm. Yok dolapmış, bilmem neymiş ... Buradan bu dedikoduları kınadığımı alenen ilan ediyorum, arkadaşa bir an önce kız verilsin lütfen, melek gibi bir insan o... Şimdi, bakınız, "Şişman kadın güzel değildir," diye açıklama yaparak memleket gündeminde enteresan bir yere oturan Ebru Şallı, bu sefer de eleştiriler üzerine, "Bana yapılanları hak etmiyorum. Bu ülkede meyve veren ağacı taşlıyorlar," demiş. Ne tür meyveler verdiğini bilemediğimden, bu 'egzotik ağaç'tan uzak durmaya karar verdim ama kilo konusunda galiba bir haklılık payı var. Bakın, Zerrin Özer 30 kilo verdikten hemen sonra bir klip çekmeye, bu klipte jartiyerli pozlar vermeye, hayır, hayır, vazgeçti, tamamen soyunmaya karar verdi! Demek ki, biraz hafifleyen kimseler kendilerini güzel hissederek soyunmaya meyledebiliyormuş. Serbest çağrışım insanı nerelere sürüklüyor... Radikal insan Kaan Sezyum 'Twitter'a bir video bağlantısı yollamış, baktım, ABD'li bir hanım göğüslerini havaya kaldırıp bırakarak mermer kırıyor, kola kutusu eziyor, hatta bir iri karpuzu parçalıyor. 'Twitter'ı sonraya bırakırken, Müjde Ar'a selam yolluyor, herkesin fazla kilolarından kurtulmasını temenni ediyorum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA