Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Pikaçu'nun izinde

Bir insan 10 gün içinde poposunun üzerine, hem de küt diye frensiz, kaç kez düşebilir ki? Eğer benim gibi "Söz konusu bölgede bir rahatsızlığım olur da yatalak kalır, başka birilerinin bakımına muhtaç olursam," fobisi taşıyorsanız, işte böyle iki kez yere çakılırsınız. Hem de ilkinde kucağımda ağır bir çanta, ikincisinde duvara takmaya çalıştığım hayvan gibi bir televizyonla! Üstelik insanın korktuğunun başına geleceğine de çok inanıyorum. Başımıza gelen her işten aslında bilinçaltımızın sorumlu olduğuna da. Şu pozitif düşünelim tiyatrosu meselesi yani. İnanmak lazım birader. Şu yaşadığım sadece sakarlık, salaklık ya da tesadüf olamaz! Bir insan 10 gün içinde havada Pikaçu misali ters olarak uçup da kalça kemiğinin üzerine iniş yapamaz!

***

Neyse artık olan oldu, korktuğum başıma geldi. Ama ben teslim olmamaya kararlıyım. Bu halde bile her işimi(!) kendim görecek, ördeği tüm hayatım boyunca, sadece suda yüzen bir hayvanat olarak göreceğim! Çünkü bakınız en ağır hastalıklarda bile olumlu düşünmenin önemi ne büyük: Harvard'ın profesörlerinden Jerome Groopman umutlu olmakla hızlı tedavi arasında doğrudan bir bağ bulunduğunu söyler. "Umut beslemek vücut ve beyinde olumlu reaksiyonlara yol açıyor, beyindeki bazı salgılar, acıyı daha az hissetmemize sebep oluyor," diyor bu bilim insanı.. Ben de o kalça kemiğini bir an önce tekrar birbirine kaynatacağım! Kararlıyım.

***

Çünkü kafamın içinde büyük bir hazine taşıdığımı biliyorum. Üzerine bindiğim atın başını karanlığa ya da aydınlığa çevirmek benim elimde. (Yürü be kızım!) Ben kendime verdiğim bu gazla hemencik iyileşir, yakında ters takla şampiyonu bilem olurum. O derece! Adama gel! Yüce Türk düşünürü, helyum gazı çekmiş sesine inat, sert abi Nihat Doğan, geçenlerde şöyle demişti: "Bir adamın adamlığı âşıkken değil ayrılık sırasında belli olur!" Çok doğru. Bak mesela biz de anladık kendisinin ne olduğunu. Bir yerlerde yine coşmuş incileri döktürmüş: "Sanal aşk yaşadığım yeter artık reel aşk istiyorum," demiş ve bunun üzerine de gazeteci arkadaşlar sormuş: "Seda Sayan'ı mı kastediyorsunuz?" Peki cevap ne olmuş dersiniz?: "Benim yaşadığım bu değerli aşklar içinde o kadının adı ancak en son delik olabilir. O malum kadının adını artık benimle birlikte anmayın." Bu bir kere, her şeyden önce, yemek yediğin kaba pislemektir! Bak şu yazının bile konusu oluyorsan o son delik sayesinde buradasın. Seni yok 'şahin bakışlı', yok 'adam gibi adam' diye diye başımıza saran yine o son deliktir. Ayıp! Velinimetin sayılır o senin. Git ağzına biber sür çabuk!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA