Küresel ekonomik krizle birlikte yükselmeye başlayan korumacılık duvarlarına hergün yeni bir tuğla daha ekleniyor. Renault Clio 4'ün Bursa'da üretilmesini engellemek için şirket yöneticilere büyük baskı uygulayan ve sonunda üretemin bir kısmının ülke içinde kalmasını sağlayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, korumacılıkta ikinci dalgayı başlattı. G-20 toplantısında alınan kararları ve Avrupa Birliği'ne (AB) verdiği korumacılıktan uzak duracağı sözünü unutan Sarkozy 170 milyon euro destek verdiği Renault'dan Clio 4'ün bir bölümünün Fransa'da üretileceği sözünü aldı. Avrupa'da giderek daha sert esmeye başlayan korumacılık rüzgarlarının yeni bir ekonomik milliyetçilik modelini getirmesinden korkuluyor. Nitekim "Ekonomik milliyetçilik misilleme riski taşıyor" diyen AB'nin Rekabetten Sorumlu Komiseri Neelie Kroes, Fransa'dan Renault'ya uyguladığı baskı konusunda bir açıklama yapmasını istemişti ancak Fransız hükümetinin yanıtı kısa ve net oldu: "Şirkette yüzde 15 payımız, söz söyleme hakkımız var."
SÖZLER ÇABUK UNUTULDU
AB ile Fransa, geçtiğimiz yıl da Fransız hükümetinin yerli otomobil üreticilerine 6 milyar euroluk yardım planı nedeniyle karşı karşıya gelmiş, yardım verilmesini engelleyemeyen birlik otomobil üretimi nedeniyle Paris yönetiminin geçen yıl Slovenya ile yaşadığı benzer tartışmaya müdahale etmiş ve Sarkozy'ye geri adım attırmıştı. Korumacılık duvarlarını yükselten tek ülke Fransa değil elbette. Finansal krizin reel sektöre yayılma eğilimlerinin ortaya çıktığı 2008'de 15 Kasım'da Washington'da biraraya gelen G-20 liderleri "Ticari alanda korumacı uygulamaları reddetme sözü" vermişti. G-20 liderleri nisan ayında Londra'da benzer sözler verdi ama çabuk unuttu. Korumacı önlemlerin önüne geçilemedi. Geçtiğimiz yıl ocak ayında göreve gelen ABD Başkanı Barack Obama'nın yaptığı ilk işlerden biri de hazırladığı teşvik paketine "Amerikan malı alın" maddesini eklemekti. 825 milyar dolarlık teşvik paketinde, altyapı projelerinde ABD demiri, çeliğinin kullanılması öngörülmüş, Avrupa Birliği, Kanada ve Japonya'nın sert tepkisi üzerine sözkonusu madde yumuşatılmıştı. İngiltere'de taşeron bir şirketin bir ihaleyi yabancı işçilere vermesinin rafineri ve santrallerde başlayan izinsiz iş bırakma eylemleri, hükümetin başırını ağrıtırken, İspanya ve İtalya'da hükümet vatandaşlarına "Yerli malı kullanın" çağrısı yapmakta
beis görmedi.