Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile Türkiye ekonomisi ve holdingi konuştuk. Türkiye'nin bu yıl da en önemli sorunlarından birinin sıcak para olduğunu dile getiren Eczacıbaşı, "Türkiye sıcak para bağımlılığı sorununa doğru gidiyor. Birşey yararlı ölçüde kaldığı sürece iyidir ama bağımlılık yaratırsa sıkıntı çıkar" diyor. "Türkiye'ye sıcak parayla sermaye geliyor" diyen çevreleri de eleştiren Eczacıbaşı, sıcak parayı çikolataya benzetiyor. Türkiye ekonomisinin hem büyüklük olarak, hem de makroekonomik veriler açısından daha iyi bir notu hakettiğini söyleyen Eczacıbaşı, seçim ekonomisi uygulamalarının da artık geride kaldığı görüşünde. İşte Eczacıbaşı'nın açıklamaları:
"İYİ BİR NOTU HAK EDİYORUZ"
Bu yıl ekonomiye ilişkin beklentileriniz nelerdir? Ekonomide en önemli risk nedir?
Türkiye, 2010 yılında hatırı sayılır bir büyümenin yanısıra, kamu borçlarının ve bütçe açığının düzeyi bakımından da, örnek bir performans gösterdi. Hatta istihdam konusunda bile, belirli ölçülerde iyileşme sağlandı. Tüm bu gelişmeler, Türkiye'nin dünyanın gözde ekonomileri arasındaki yerini sağlamlaştırdı. Biz, alınan ekonomiyi soğutma tedbirleri nedeniyle büyümenin yavaşlayacağını, fakat ekonomideki olumlu gidişin süreceğini düşünüyoruz. Bu yıl için, bazı yapısal ve küresel riskler olsa da, Türkiye bu risklere belki de her zaman olduğundan daha hazırlıklı. Gayet tabii, ekonomi ile ilgili her şey tozpembe değil. Türkiye ekonomisi için yakın gelecekteki risklere baktığımızda, cari işlemler dengesinde giderek artan bozulma ve işsizlik ön plana çıkıyor. Düşük olmakla birlikte, ABD ve Avrupa'da krizin ikinci bir dip yapması ihtimali var. Gelişmekte olan ülkelerde aşırı ısınma sonucu ortaya çıkabilecek sıkıntılar da, bize yansıyabilir.
Reyting kuruluşlarının Türkiye'ye not artırımı konusunda cimri davranmasını nasıl yorumlamak gerekir?
Bu, bugüne has bir durum değil; 1980'lerin sonundan beri Türkiye'nin kredi maliyetleri kredi notu ile açıklanamayacak şekilde düşük oldu. Ama artık Türk ekonomisi hem büyüklük olarak, hem de makroekonomik veriler açısından daha iyi bir notu hakediyor.
Euro bölgesi ülkelerindeki riskler Türkiye'yi nasıl etkiler?
Borç oranı yüksek olan Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya, İtalya sorunlu ve riskli ülkeler. Almanya'nın gücü, şimdilik, durumu kurtarmaya yetiyor gibi görünüyor. Tabii Alman seçmeninin sabrının da nereye kadar dayanacağını düşünmek gerekir. Ancak, bunların hepsi, sonuçta belirli bir eşiği aşmış ekonomiler; kolay kolay iflas edeceklerini sanmıyorum. Böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde Türkiye, elbette olumsuz yönde etkilenir. Ayrıca, ABD ve Avrupa büyüme sinyali vermedikçe, gelişmekte olan ülkelere akan likidite, aşırı ısınma yaratıyor. Bu da bir risk oluşturuyor.
Değerli TL sanayiciye zarar verdi, alınan önlemler yeterli mi?
Elbette, reel olarak değerlenmiş bir TL, ihracatta kârlılık açısından sorun yaratıyor. Reel sektör yeni yatırımlar için kısıtlı kaynak yaratabiliyor; bu da şirketlerin büyümesini yavaşlatıyor ve istihdamı olumsuz etkiliyor. Eskisine göre çok düşük olmakla birlikte yüze 10'lara varan bir enflasyon varken, paranın aşırı değerlenmesinin etkilerini giderecek ölçüde verimlilik artışı da mümkün değil.
Bir tarafta 'Biraz sıcak para gelsin, Türkiye düzeldikçe sıcak para gelir' diyenler var...
Sıcak para ülkeye kısa vadede kâr sağlamak için giren para. Bu, geldiği hızla gidebiliyor. Ayrıca, Türk Lirası'nın yükselmesine yolaçarak dengeleri etkiliyor. Tüm bunlara karşın, kısa vadeli de olsa, kaynak sağladığı kuşkusuz. O nedenlerle, bu girişin uzun vadeye doğru yeniden yapılandırılması şart. Bunun yöntemlerini iktisatçılar tartışmalılar. Ama Türkiye sıcak para bağımlılığı sorununa doğru gidiyor. Birçok yararlı şey ölçüsü içinde kaldığı sürece yararlıdır ama bağımlılık olunca yararlı olmaktan çıkar. Türkiye'ye sermaye geliyor, uzun veya kısa vadeli olması bir yere kadar önemli değil denilebilir ama Türkiye herşeyde sıcak paraya bağımlı olursa durumun boyutu değişir. Bu çikolata yemekle çikolata bağımlılığı arasındaki fark gibi birşey.