Türk televizyonlarında komedi dizisi ya da sit-com deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan ve yer aldığı işlerin senelerce sürmesiyle bilinen Hakan Yılmaz; yakın zamana kadar Atv'de yayınlanan 'Cesur Hemşire' dizisinde rol alıyordu. Kısa süre önce final yapan diziden sonra uzun bir süre daha yeni bir dizide oynamayı düşünmediğini söyleyen Yılmaz, şu sıralar Fox TV'de yayınlanan 'Kaç Para Kaç' adlı yarışmayla ekrana geliyor. Geçtiğimiz yaz evlendiği eşi Elif Yılmaz altı aylık hamile olan ünlü oyuncu; ikinci kez baba olacağı için çok mutlu…
Türkiye'de sit-com denince akla gelen ilk isimsiniz; bu size yorgunluk veriyor mu?
Aslında biraz yorgunluk veriyor, hatta belki de seyirciye de yorgunluk verdi diye düşünüyorum. Son yaptığım işlerde, seyirci bir yerden sonra izlemeyi bıraktı. Herhalde bizim hoşumuza giden bazı şeyleri seyirci beğenmiyor. Aslında seyircinin neyi beğendiğini tam anlayamıyoruz.
DÜNYANIN EN SAKAT İŞİ BU!
Sizce televizyonlarda sit-com'a biraz ara vermek gerekiyor mu?
Ben kendi adıma vereceğim. Zaten dizilere de ara vereceğim. Uzun süre dizi yapmayı düşünmüyorum. Hem kendimi dinlendireceğim, hem de seyirci benden dinlensin.
Genel olarak 'Hakan Yılmaz'ın oynadığı diziler uzun sürer' gibi bir düşünce var…
Bence benim öyle bir garantim yok; olmadığını da gördük zaten. Aslına bakarsanız, son iki işim dışında yaptığım işler hep uzun sürdü, doğru. Demek ki öyle bir algı yaratmışım. Aslında bir yerde güzel ama bir yerde tehlikeli bir şey bu. Çok büyük sorumluluk biniyor insanın üstüne. O yüzden bir garantim olduğunu söylemiyorum; Allah korusun. Ne olacağı hiç belli olmaz; ilk bölümde bile kalkabilir dizi. Televizyon işi dünyanın en sakat işi sonucunda.
Ekmeğini bu kadar 'sakat' bir dünyadan kazanmak zor değil mi?
Çok zor hem de! Hiçbir zaman ileriyle dönük planlar, projeler yapamıyorsun bir kere. Komedide dört satırda bir espri yapmak ve bütün insanları yakalamak zorundasın.
Sürekli insanları güldürmeye çalışmak çok zor olsa gerek; peki evde durum ne? Normal bir hayatımız var. Karım beni çok güldürüyor, ben de onu güldürüyorum. Ama evde her dört satırda bir şaka yapmak zorunluluğum yok. Öğlen 3'te bir tane şaka yaparsam akşam 9'a kadar idare ediyor. Bir de eşimin kanal değiştirme şansı yok; kötü şaka da yapsam kibarlıktan gülüyor kızcağız, ne yapsın. (Gülüyor)
Üç ay sonra ikinci kez kız babası olmaya hazırlanıyorsunuz; 'Kız babası olmak şanstır' derler…
Dünyanın en şanslı adamları, kız babaları bence; kendimden biliyorum. İkinci çocuğum da kız olacağı için çok mutluyum. Hatta eşim Elif'in içine erkek doğuyordu ama ben, "Benim kızım olur" diyordum. (Gülüyor) Kızımızın adı da hazır; Yağmur.
SIKINTILI BİR DÖNEM GEÇİRDİK
'Erkek çocuğum olsun' gibi bir takıntınız yok o zaman… Hayır, hiçbir zaman öyle bir takıntım olmadı. Nadir bulunan ve ilerlemesi gereken bir soyadım yok sonuçta; Türkiye'nin yarısının soyadı Yılmaz. Kızımın, soyadı Yılmaz olan bir adam bulup evlenmesi; benim erkek çocuğu yapmamdan daha kolay!
Şu sıralar en büyük motivasyonunuz kızlarınız herhalde…
Evet; artık çifte kavrulmuş bir babayım ben!
Çok hassas bir insansınız; biraz canınız sıkılınca hemen kurdeşen döküyorsunuz. Şu sıralar ne durumda kurdeşenleriniz?
Hiç geçmiyorlar, nasıl geçecekler ki! Kortizon alıyorum hâlâ; gözaltlarım ne kadar şiş baksana… Bazen 'Artık takmayayım, amaan boş ver' diyorum ama olmuyor. Bir de bende ekstra bir hassasiyet var. Çünkü göz önünde bir iş yapıyorum ve hakkımda çıkan kötü bir haber ya da yorum beni üzüyor. Çünkü dışarıda seviyorlar beni; bu nedenle onların karşısında kötü görünmek istemiyorum. Bu da beni daha hassas yapıyor. Biliyorsun hayat bu; herkesin başına neler geliyor. Sıkıntılı bir dönem geçirdik, inşallah o da yakında bitecek. Ama yarın ne olacağımız belli olmaz tabii.
YARIŞMADA DÜŞÜP KARİZMAYI ÇİZDİRDİM!
Sunuculuğunu üstlendiğiniz 'Kaç Para Kaç', adrenalini yüksek bir yarışmaya benziyor…
Tamamen performans yarışması. Genel kültüre, bilgiye dayalı değil yani; zaten onların çok iyi yapılanları var. Bizimki toplam altı oyundan oluşan, çok da kolay olmayan bir yarışma.
Bayağı koşturmalı bir program; siz de yarışmacılarla birlikte koşturuyor musunuz?
Ben onlarla koşturmuyorum ama birkaç kere yarışmayı anlatırken düştüm. Karizmayı çizdirdik yani. (Gülüyor) Hatta düşmeden 30-35 saniye önce yarışmacılara "Düşerseniz gülerim; sakın bozulmayın" demiştim. Zaten ben eğlenirsem yarışmacı da, seyirci de eğlenir.
SEYİRCİ YAKIŞTIRMAZ
Sizden hep böyle enerjik, eğlenceli programlar, diziler çıkacak galiba…
Evet, ayrıca açık açık da söyleyeyim; ben oturup da bir dramada uzun uzun ufuk çizgisine falan bakamam yani. Sıkılırım zaten, oynarken de gülme gelir bana. Ben 20 yıldır hep ileriye ileriye, yüksek yüksek oynamışım; şimdi oturup da içime içime oynayamam. Zaten onu çok iyi oyna- yanlar var. Seyirci de bana o tür işleri yakıştırmaz diye düşünüyorum.
