Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel; obezite ameliyatları hakkında önemli bilgiler verdi:
İnsanoğlu, doğadaki besin kaynaklarını çeşitli işlemlerle arındırarak yiyen tek canlı. Bu bağlamda insan; doğada asla hazır bulunmayan rafine gıdaları bilinçli bir biçimde üretiyor ancak maalesef bilinçsizce tüketiyor.
Lif içeriğinden arındırma olarak özetleyebileceğimiz rafine etme işlemi; karbonhidratları, boş ve kalitesiz kalori kaynaklarına dönüştürüyor. Bu tip gıdaların fazlası da yağ olarak vücutta depolanıyor.
Şekeri kamışındaki liflerden, tahılları kepeğinden ve pirinci kabuğundan ayırarak yemeye başladığımızdan beri; hızlı yaşamın dayattığı atıştırma ve fast food kültürünün de yaygınlaşması sonucunda, insanoğlu sürekli şişmanladı.
GENETİK FAKTÖRLER
Doğadaki yegane şişmanlar; insanoğlu ve onun beslediği ev hayvanlarıdır. Doğada şişman bir vahşi kedi ya da köpek yoktur. Bunun sebebi sanıldığı gibi aç kalmaları değil; sağlıklı beslenmeleri ve hareket halinde olmalarıdır.
Öte yandan morbid obezite düzeyinde şişmanlamanın altında; çevresel nedenlerle birlikte birtakım genetik nedenler de yatıyor.
Obeziteyi sadece diyet ve egzersizle tedavi etmek mümkün ama aynı şeyi morbid obezite için söyleyemeyiz. Çünkü morbid obezite söz konusu olduğunda, yani vücut kitle indeksi (VKİ) 35'in üstünde ise; en iyi diyet ve egzersiz uygulamalarının bile başarılı olma şansı yüzde 2 civarında.
Morbid obezitede klasik senaryo şöyle gelişiyor: Diyetlerle kilolar veriliyor fakat sonrasında bu kilolar fazlası ile geri alınıyor.
Morbid obez olanların; eğer iki diyet girişimleri başarısız olmuş ise, artık oyalanmamaları ve sağlıklarına kavuşabilmeleri için deneyimli cerrahlara başvurmaları gerekiyor.
BULANTI OLABİLİR
Obetize ameliyatlarında kesi olmadığından, operasyon sonrası ağrı son derece az oluyor, hasta ameliyat gününün akşamında ayağa kalkıp yürüyebiliyor. En sık yaşanılan olumsuzluk; bir-iki gün sürebilen omuz ağrısı ve bulantıdır.
Hasta ertesi gün ağızdan berrak sıvılarla beslenmeye başlıyor. İlk bir hafta içinde önce koyu çorbalara, sonra pürelere, dördüncü haftada yumuşak gıdaya, bir ay sonunda ise katı gıdalara geçiyor.
Ameliyat sonrası hastanın; bol proteinli ve lifli gıdalarla beslenmesi ve boş kalorilerden, gazlı içeceklerden uzak durması gerekiyor. Alkol de iki ay süre ile alınmamalıdır. Porsiyonlar ufak olmalı, tüm sıvılar yudum yudum içilmelidir.
Obezite cerrahisinin tüm dünyada uygulanma sıklığı çok arttı. Amerika'da obezite ameliyatları; laparoskopik ameliyatlar sınıfında, safra kesesi ameliyatlarından sonra en fazla yapılan ikinci ameliyat. Bu operasyonlar, yılda 200 bin kez yapılıyor. Ülkemizde ise bazı yanlış algılamalar nedeni ile son 15 yıldır gelişiyor.
5-6 YIL SONRA TEKRAR ŞİŞMANLAMA RİSKİ VAR
Tüp mide ve mide by-pass'ı ameliyatları sonrasında iştah ciddi biçimde azalıyor. Bu nedenle hastalar, canları yemek yemek istemediğinden hızlı bir biçimde kilo veriyor.
1.5 YIL SONRA DURUR
Zayıflama, ameliyat sonrasında başlayıp ilk aylarda maksimum seviyede devam ediyor. Sonrasında kilo verme hızı yavaşlıyor. 1.5 yıl sonra ise tamamen duruyor. Bu arada ameliyattan beş-altı yıl sonra tekrar kilo alma riski var. Bu nedenle diyet desteği hiçbir zaman bırakılmamalı.
İlk altı-yedi ayda 30-35 kilo veren hastanın; tansiyonu ve şekeri düşer, dizleri rahatlar, uykusu düzelir. Görünümün değişmesi ve yaşam kalitesindeki artış; çoğu hasta tarafından mucize olarak değerlendirilir. Bunun dışında bu hastaların ömürlerinin 10-15 yıl uzadığı da bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
MİDE BY-PASS'I İLE 1 yılda 50 KİLO VERDİ
Çikolata, kola ve pasta gibi çok yüksek kalorili gıdalara karşı bağımlılığı olan ve bunları atıştırmadan duramayanlarda ve Tip 2 şeker hastalarında mide by-pass'ı daha başarılı oluyor. Morbid obez olan Çiğdem Özdemir de mide by-pass'ı ameliyatı ile bir yılda tam 50 kilo verdi. Bu ameliyat; kilo kaybettirmedeki başarısı ve kaybın kalıcı olması açısından en etkili yöntem olarak görülüyor. Riski de makul seviyelerde. Ancak ileri laparoskopi deneyimi olan ekiplerce yapılması gerekiyor.
