Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Nikah takıntısı

Melda Davran'ın, Aktüel dergisinin son sayısında yer alan haberinden öğrendim: 1960'lı yıllarda Hürriyet'in sahibi Erol Simavi 'Foto Magazin' adlı bir magazin dergisi çıkarmaktadır. Buradaki 'sosyete yazarı' kimdir dersiniz? Gönül Yazar! Sonraları Simavi'yle ilişkisinden bir kız çocuğu (Yasemin) sahibi olan 'Taş Bebek' lakaplı sanatçının sivri bir dili vardır. Bakın mesela Ajda Pekkan için ne demiş: "Sevgili arkadaşım Ajda, Adana konserinde muvaffak olamayınca, 'Ben bir Gönül Yazar değilim' demiş. Doğru da söylemiş. Hakikaten olamaz. Sesi güzel olmak başka, artist olmak başka. Yoksa bizim evdeki Hatçanım'ın bile sesi güzel ama hiçbir zaman artist değil. Sahne kabiliyeti sonradan öğrenilmez. Allah insana bu nimeti doğarken verir çünkü!" Gönül Yazar'ın bu iddiasının doğru çıktığını söylemek herhalde mümkün değil. Çünkü Ajda Pekkan çok çalıştı ve sahne kabiliyetini geliştirdi. Ona da 'Süper Star' lakabı uygun görüldü...

* Aktüel'in haberini görünce zihnimdeki çağrışım mekanizması işledi tabii. Ben de 1990'ların ikinci yarısında Milliyet'in ek yayınlarını yönetirken Hande Atazi'ne bu tip şeyler yazdırmak istemiştim. Şov dünyasında olup bitenleri bu 'zeki' ama 'savruk' kızdan okumak ne güzel olurdu. Ama Ataizi ukalalık yapmaya, başöğretmenlik taslamaya kalkıştı, iş yürümedi. Kısmet değilmiş.

* Hande Ataizi dedik de... Geçen gün bir röportajda, Fethi Pekin ile 24 saat süren evliliğini anlatırken ilginç bir itirafta bulunmuş: "Her kadında olduğu gibi, bende de evlenme takıntısı vardı. Diyeceksiniz ki bu evlilik mi? Valla evlilik! Nikah memuru geliyor. Sen oturuyorsun bir masada. İmza atıyorsun, adam da atıyor. Kanunlar çerçevesinde karı koca ilan ediliyorsun. Evlendim mi? Evlendim! Artık böyle bir takıntım kalmadı." Birçok kadında 'evlilik takıntısı' olduğunu ben de bilirim. Bir evi olsun, onu çekip çevirsin, çocuk doğursun, onları büyütsün vs. Evlenmemiş kadınların küçümsendiği, hatta tacize uğradığı... Ayrıca kadının çalışıp kendi hayatını kurmasının çok zor olduğu bizimki gibi bir toplumda bu arzu gayet anlaşılır. Mesela halk arasında, "Ayı idi, uyu idi, koca idi... Çalı idi, çırpı idi, evim idi..." şeklinde bir söz vardır. Dul kalmış kadınların evli olduğu günlere duyduğu hasreti anlatır. Ancak Ataizi'nin takıntısı buna hiç benzemiyor. Çünkü nikah kıyılınca işin gazozu kaçmış. Yani bir sahne hayal etmiş: Gelinlik, nikah memuru, damat, çiçekler, şahitler... Ama o kadar. Yani onunki 'evlilik' değil, sadece bir nikah takıntısı. İmzalar atılınca tatmin olan bir istek. İnsan ruhu ne tuhaf!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA