Reality TV'de "Siyam İkizleri" olarak anılan ve birbirine yapışık olarak yaşamlarını sürdürmek mecburiyetinde kalan insanların sıradışı öykülerinin anlatıldığı belgesel, hayat dersleriyle bezeliydi. Önce, 1900'lü yılların başlarında ABD'deki bir sirk kumpanyasında çalışan Çinli Chang ve Eng kardeşlerin öyküsü anlatıldı. Vücutlarının orta bölümü birbirine yapışık olan ve birkaç hayati organlarını ortak kullanmak mecburiyetinde olan kardeşler, evlenme çağında zor bir kararın eşiğine geldiler. Bir kadınla evlendiler ve tam 22 çocuk dünyaya getirdiler. İşin ilginç tarafı, Chang ve Eng birbirlerine tamamen zıt karakterdeydiler. Örneğin Chang, alkolizm derecesinde içki bağımlısıydı. Eng ise alkolden nefret ediyordu. Hatta bir gece barda aşırı derecede içtiği için göz altına alınıp, karakola götürülen Chang'i kurtaran, alkol testinden "temiz" çıkan yapışık kardeşi Eng'in durumu olmuştu. Ancak 22 çocuklu ailenin "aykırı" seksüel yapısı, tutucu Amerikalılar'ı çok rahatsız etmişti. Aile kısa zamanda toplumdan dışlandı.
ÜRKÜTEN GERÇEKLER
Belgeselde daha sonra kafalarından yapışık halde yaşayan iki kardeş Lory ve Reba Schappel'in yaşamı ekrana taşındı. Lory, bedeninin alt kısmı gelişmeyen Reba'yı tekerlekli bir sehpada taşımak zorundaydı. Onlar da zıt karakterliydi. Lory doktor olmak istiyordu. Reba ise hayattaki en büyük zevki alışveriş yapmak olan uçarı bir genç kızdı. Reba'- nın bir cümlesi çok ilgimi çekti: "Ben..." diyordu, "... erkek arkadaşımla buluşmak istediğimde Lory tamamen kendini kapatabiliyor. Ondan hoşlanmak zorunda değil. Çünkü o anda ruh olarak orada bulunmuyor..." Ve ürküten gerçek: Siyam ikizlerinin biri öldüğünde, yüzde 90 ihtimalle diğer kardeş de kısa bir süre sonra ölüyor. Örneğin, Çinli kardeşlerden Chang zatürree olmuş. Gece yarısı yapışık kardeşi Eng, evdekileri çağırıp, "Doktor çağırın, kötü bir şeyler hissediyorum" demiş. Doktorun gelişi gecikince Eng durumu fark etmiş: "Chang öldü... Birazdan ben de öleceğim..." Ve dediği gibi olmuş... Kendinizi hiç onların yerine koyarak düşündünüz mü? Hem aynı bedeni paylaşmak, hem de tek bir birey olarak kalabilmek... En özel, en mahrem anlarda bile asla yalnız kalamamak... Hayatının yüzde 50'sini "fedakarlık yaparak" geçirmek... Onun ölümünün, kendi sonunuz olduğunu bilerek yaşamak, yaşamak, yaşamak... Belgeseli izlerken neyi düşündüm biliyor musunuz? Bırakın ömür boyu aynı bedeni paylaşmayı, iki haftalığına bile aynı evi paylaşamayan reality şov yarışmacılarının acınası hallerini...
