Bu hafta Aşk ve Ceza'yı izlerken düşündüm: Acaba hangi aile daha şanssız? Aşk ve Ceza'daki Baldarlar mı, yoksa Yaprak Dökümü'ndeki Ali Rıza Bey'in ailesi mi? Zira memlekette ne kadar musibet varsa, gelip bu iki aileyi buluyor. Belli ki Yasemin ile Zafer'e aşklarını yaşayacak vakit bırakmayacaklar. Bu kez de hayta Mustafa gidip Ahmet Moran'ı adliyenin önünde alnının çatından vurdu. Aşk ve Ceza'daki öldürme, yaralama ve darp olayları Kurtlar Vadisi ile rekabet edecek düzeye gelirken, daha önce babası tarafından vurulan Çiçek ise haftanın finalinde yine kurşunlara geldi. Kocası öldüğünde töre gereği Çiçek'i kayınbiraderi Savaş ile evlendirmişlerdi. İster misiniz Ahmet Moran'ın dul karısını da Savaş'a versinler? Vallahi ben senaristlerin yerinde olsam bu çağdışı töre saçmalığının altını daha kalın bir çizgiyle çizmek için yengeyi, Savaş'a bağlardım... Bu arada senaryodaki tatlı tatlı düzeltmeleri de takdir ettim. Uyuşturucu kaçıran, iki aile arasındaki kan davasını sürekli körükleyen, insanları birbirine düşüren Ahmet Moran'ın, elini kolunu sallaya sallaya dolaşması olmazdı. Su testisinin su yolunda kırılması gerekirdi ve nitekim öyle oldu. Yasemin, minik Ömer'i babası Savaş'tan yıllarca saklayarak, bir babanın evladının ilk adımlarını, ilk sözlerini görme ve duyma keyfini ondan çalmıştı. Bunu telafi etmenin bir tek yolu vardı: Yasemin'in yeniden hamile kalması. Nitekim öyle oldu. Cinayetle suçlanan Mustafa'nın olayının örtbas edilmesi ve özgürce dolaşması da izleyiciyi rahatsız ediyordu. Bu çarpıklığı iki yolla düzelttiler. Mustafa'nın yeni bir cinayetle hapse girmesi kesinleşti. Ama bu arada ilk cinayet olayının bir düzmece olduğu otaya çıktı. Yani söküğe çift dikiş... Aşk ve Ceza, olduğu yerde patinaj yapan, ağır ilerleyen dizilerin tersine, senaryosu en dinamik yapımlardan biri. Bunda, karşısındaki Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin rekabet çıtasını yükseltmesinin de payı olduğunu düşünüyorum. Allah, salı akşamları elde kumanda, iki dizi arasında pinpon topu gibi gidip gelen izleyiciye sabır ve selamet versin...