ÇILGIN İstanbul Projesi, üçüncü köprü ve üçüncü havaalanı inşaatları, kentsel dönüşüm, Taksim'e kışla, Haliç'e yeni köprü, her semtte mantar gibi büyüyen yeni siteler, yeni metro, kavşak ve yol inşaatları...
Hepsini destekliyorum, tümüne ihtiyacımız var ama isyanım, hepsinin aynı anda başlıyor olmasına...
Şimdi de öyle ama önümüzdeki günlerde İstanbul daha da büyük bir 'şantiye alanına' dönüşecek.
Şimdi sıkı durun, size bir sayı vereceğim:
11.000... Yazıyla, onbir bin...
Bu, söz konusu inşaatlar için önümüzdeki günlerde İstanbul'da sefer yapmaya başlayacak yeni kamyonların sayısı... Evet, 11 bin yeni kamyon, inşaat alanındaki molozların taşınması için tekerlek döndürecek. Buna mevcut 10 bin kamyonu da ekleyin; oldu mu size İstanbul'un şehir içi yollarında mekik dokuyacak 21 bin kamyon?
İnşaat işlerinin yürüyebilmesi için bunların günde en az 148 bin sorti yapması gerekiyormuş.
Aman ki ne aman!
Hayatının büyük kısmı şehirlerarası yollarda direksiyon sallayarak geçen biri olarak, kamyon şoförlerinin çilesine bizzat şahidim. Ama hiçbiri kusuruma bakmasın; aralarında 'şehir içinde kamyon kullanmasını bilen' pek yok.
İnanmazsanız; Maltepe sahil yoluna, Cendere asfaltına, Kemerburgaz yoluna gidip kronometre tutun.
Kamyonlarımızın hız rekorlarına inanamayacaksınız. Sanki altlarındaki 30 tonluk dev cüsseli araç değil de, Mini Cooper!
Falcı değilim ama öngörebiliyorum; kamyonların yarattığı kaos önümüzdeki günlerde ikiye, üçe katlanacak.
Peki çözüm?
Sevgili kamyon şoförü arkadaşlara 'şehir içinde nasıl ağır vasıta kullanılacağını' öğreten hızlandırılmış bir kurs vermek. Başta meslek örgütleri, belediye ve emniyet örgütü olmak üzere; 'denetleme' yetkisi olan herkesin de taşın altına elini sokması şart.
Fert olarak hepimiz 'kamyon şoförlerine muavin' olmazsak, halimiz yaman. Benden söylemesi...