Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Bir komedi filminden fazlası

Sinemacılarımız 1980 darbesiyle ilgili film yapmak için 30 sene beklemek zorunda kalmışlardı. Ama 1997'deki 28 Şubat süreci için sadece 16 yıl geçmesi yetti!
Askeri vesayetin ortadan kalkması ve hasretle beklenen demokrasinin bu coğrafyaya yerleşmesi adına sevindirici bir gelişme...
'Sürgün İnek' filmine sıradan bir komedi izlemek için gidenler, çok daha fazlasını buldular. Film, son derece önemli toplumsal mesajları, kara mizaha bulayıp servis ediyor. Ama bunu yaparken insanları sıkmıyor, karşıt düşüncedekileri ötelemiyor, hatta eski Yeşilçam öğelerini kullanıp izleyici ile arasında hemen samimiyet kuruyor.
Film, inanç özgürlüğüne vurgu yaparken, insanımızın bu yolda nasıl trajikomik hikayelerin parçası haline geldiğini anlatıyor. Komalak Köyü'nde Sarıkız adlı ineğin okul bahçesindeki Atatürk büstünü yanlışlıkla kırması üzerine yaşanan tuhaf, inanılmaz ama gerçek bir olaydan esinlenilerek perdeye yansıtılan hikaye; izleyenleri acı acı güldürüyor. Filme son noktayı ise Atatürk'ün bir sözü koyuyor. O zaman filmin temel mesajını daha iyi anlıyorsunuz:
"Atatürk'ü sevmek, onun ilkelerini yaşatmak; sadece büstlerinin, heykellerinin önünde 'Hazır ol'a geçmek değildir."

TABU YIKAN FİLM
Filmi; her tür siyasi düşünceye, hayat görüşüne, felsefeye sahip insana tavsiye ediyorum. İnsanın ruhuna, vicdanına ayna tutmasını sağlayan, 'turnusol kağıdı' gibi bir işlevi var. Pek çok insanın bu filmden tabularını, önyargılarını yıkarak çıkacağını düşünüyorum.
Teknik eleştiriye gelince...
Film, son derece özenli bir çalışmanın ürünü olduğunu neredeyse her karesinde ispat ediyor. Komediyi, yıldız oyuncuların sırtına yüklemek yerine, başrolü son derece adaletli bir şekilde paylaştırmışlar. Tek bir küfür, argo, cinsel içerikli espri kullanmadan da insanları güldürebileceklerini ispatlamışlar. Filmde nereden baksanız altı başrol var ve oynayanların hepsi de mükemmel bir performans ortaya koyuyorlar. Özellikle Cezmi Baskın, Fırat Tanış ve Şebnem Sönmez muhteşem oynamışlar. Eğer oyuncu arkadaşlar alınmazsa; aralarına, jenerikte adı ilk sırada geçen Sarıkız'ı da dahil etmek istiyorum. Bu yıl izlediğim dizilerdeki pek çok oyuncudan daha anlamlı bakışları vardı...

KUŞAK FARKI
Filmin beni etkileyen en önemli özelliği ise dört kuşak oyuncuyu bir araya getirmesiydi. Özellikle Eşref Kolçak Ağabey'imi izlerken, gözlerim dolu dolu oldu.
Hazır söz 'kuşaklardan' açılmışken, filmin en esprili sahnesini de fragman olarak göstereyim:
Köyün imamı, camideki Kur'an kursunun kapatılması üzerine kapısına 'Karate Kursu' yazıyor. Öğrencilere de bellerinde renk renk kuşakların bulunduğu karate kıyafetleri giydirip tedrisatına devam ediyor. Müfettişin baskın yapması üzerine öğrenciler, başlarındaki takkeleri çıkarıyorlar ama içlerinden biri, yeşil takkesini unutuyor.
Müfettiş karate kıyafeti taşıyan öğrencileri teftiş ediyor:
"Bu sarı kuşak, bu kırmızı kuşak, bu beyaz kuşak..." O sırada kafasında takke bulunan karateci çocuğu görüp irkiliyor. Köy imamı hemen duruma açıklık getiriyor:
"Bu da dindar kuşak!"
Unutmadan... Film, 28 Şubat'ta gösterime giriyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA