Öğle yemeğindeyiz...
Çevremiz botoksluyüzü gözü şiş kadınlarla dolu olunca kaynatmaya başladık. Şehirde acayip estetiksel dedikodular varmış da haberim yokmuş. Neler öğrendim neler...
En çok da yüzü davul gibi olmasına rağmen botokslarını asla kabul etmeyen, bu konuda neredeyse çevresiyle savaşan hanımefendiye güldük.

BEDENİYLE BARIŞIK
Tabii o dedikoduları burada anlatacak değilim ama MET Gala'da Madonna'yı da görünce yazayım dedim.
Madonna da maalesef feci durumda. Gençliğin peşinde koşarken balon gibi şişmiş. Ünlü modacı Marc Jacobs da sonsuz gençliğin peşine düşmüş, gençlik hormonu enjekte ettiriyormuş. (Sanırım genç sevgilisine ayak uydurmak için.) İngiltere'de yapılan araştırmaya göre; kadınların yüzde 50'si dış görüntülerinden asla mutlu değil. Bu mutsuzluk artınca da, estetik merkezleri dolup taşıyor.
Güney Kore'de Hang Mioku adında bir kadın, tam bir silikon takıntılısı olmuş.
Fotoğrafını buraya koyamadım, çünkü gerçekten bakılası değil.
Ve yaptırdığı onlarca estetik müdahaleden sonra doktorlar "Artık sana bir şey yapmayız!" dediklerinde ne yapmış biliyor musunuz?
Kendi kendine, yüzüne yemeklik yağ enjekte etmiş. Şimdi 30'larının başında olan genç kadınlar bile botoks ve dolgu yaptırıyormuş. Erkekler, spor salonlarında süper kas yapma peşindeymiş.
Herkes sonsuz gençlik, ölümsüzlük peşinde.
Kimse çizgilerini sevmiyor.
Kimse bedeniyle barışık değil. Peki ama bedenlerimize evrim geçirtmeye çalışırken ruhlarımız ne oluyor? Onlar da aynı hızda koşabiliyor mu?