Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Benim yaşayacak gerçek bir hayatım var!

Birkaç gündür gazete köşelerinde; Twitter'ı eleştirenlerin ve müdafaa edenlerin çekişmelerini okuyorum. Bir yanda Twitter'ı 'yalnızların rıhtımı' ve 'teşhircilerin ortamı' olarak görenler, diğer yanda Twitter'daki entelektüelliği, yardımlaşmayı ve iletişim boyutlarının nasıl geliştiğini ballandırarak anlatanlar...

NARSİST YÖNLER BESLENİYORMUŞ
Dünya, kültürel ve teknolojik bir değişimden geçiyor; sınırlar kayboluyor, global bir düzene doğru hızla ilerleniyor.
Rengimizle, dilimizle, dinimizle sınırlayamayacağımız bir düzen... Sosyal paylaşım siteleri de bu yeni düzenin bir parçası...
Sosyal medyanın sunduğu faydalar tartışılmaz ama sanal arkadaşlıklar için biraz farklı düşünüyorum.
Realite şovlar ne kadar gerçekse, sosyal medya arkadaşlıkları da o kadar gerçek gibi geliyor bana...
Pew Research Center'ın yaptığı yeni bir araştırma; insanların Twitter'i sadece kendi narsist yönlerini beslemek için kullandıklarını, başkalarının ne hissettiğine, düşündüğüne ve yaptığına aldırmadıklarını ortaya koymuş.

GEYİK MUHABBETİ BOMBARDIMANI
Mesela; merak ettiğiniz bir köşe yazarının ya da bir ünlünün Twitter paylaşımlarına internetten bir göz atabilirsiniz...
Kim ne dedi? Kim ne yaptı? Sürekli birilerini takip et, laf yetiştir, doğru, yanlış, abartılı dedikoduları paylaş, dalga geç, laf çak, laf çakana laf çak... Genel olarak göreceğiniz resmen geyik muhabbeti... Yok, geyik muhabbeti bombardımanı...
Sohbetlerin içeriği anlık, yüzeysel, ruhen boş; laf olsun, torba dolsun... Yeter ki eğlence olsun!
Benim, bu kadar insanın laf çekişmesini sinir sistemim kaldırmaz. Nasıl sindireceğimi bilemem.
Bu kadar laf yetiştirme ihtiyacı/yarışı, insanı ruhen ve manen tüketir. En azından ben öyle hissediyorum.
Sigara tiryakileri "İstesem bırakırım ama bırakmak istemiyorum" derler ya, aslında bırakamadıklarını kabul etmezler.
Twitter müptelaları da öyle... "İstediğin zaman girersin, istediğin zaman çıkarsın" diyorlar ama çoğu elini verdiğini sanıyor ama kolunu kaptırıyor... Hiç farkında değiller.
Öyle bir durum ki; kendi düşünceleri, hisleri ve tecrübeleri ile yalnız kalmak yeterli değil artık... O andaki gerçekleri o olsa bile...
Onlar; Twitter'ın hayatlarını yönetmediği anlara aslında ne kadar ihtiyaçları olduğunu da göremiyorlar.

TWITTER'CILARA SORUYORUM!
Özellikle Twitter'da günün neredeyse tümünü geçirenlere sormak istiyorum, yazışmalarınızın ne kadarı boş laf?
Twitter'da olmadığınız zamanlar, bir şeyler kaçırıyorum hissine kapılıyor musunuz?
Twitter'ı kullanmak başka, Twitter'da yaşamak başka... Kompulsif düşünce bence günümüzün en büyük rahatsızlığı... Sürekli 'kontakta' olmaktan dolayı...

İLETİŞİM ZENGİNLİĞİ=DUYGU YOKSUNLUĞU
Ama benim takıldığım asıl nokta şu; artık zamanla gerçek arkadaş kavramını yitirmeye başlamamız. Çünkü manevi sorumluluğunu taşımayacağımız, daha çok, ama daha zayıf arkadaşlıkları tercih etmeye başladık.
Kısaca, iletişim zenginliği, duygu yoksulluğu yaratıyor. 'Bugün var, yarın yok arkadaşlıklar' ortalığı sarıyor...
Dikkatimiz, enerjimiz, vaktimiz, hayatımız artık bizim için gerçekten önemi ve anlamı olanlarla değil, önemi ve anlamı olmayanlarla geçiyor.
Sivridilli ve kaba olan, skor tutanlar popüler oluyor.
Bu sürekli fark edilme arzusu, insanı genel olarak daha huzursuz, tatminsiz ve sahte yapıyor.

İNSANİ DEĞERLERİ NASIL ETKİLEYECEK?
Sonra... Bir gün geliyor ve en korktuğunuz, istemediğiniz ya da beklemediğiniz bir şey başınıza geliyor. Hayatınız değişmeye başlıyor.
Önemsizi ve anlamsızı hatırlamıyorsunuz bile...
Sanki yeniden doğmuş, önceden yaşamamış gibi... Hayata çok farklı dokunabileceğinizi öğreniyorsunuz...
Sosyal medyanın bizleri değiştirmeye başladığı şüphesiz.
Ama nasıl değiştireceği, insani değerlerimizi nasıl etkileyeceği hâlâ bizim elimizde...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA