Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Kimin için yaşıyorsunuz?

İstanbul'da varlıklı bir ailenin kızı...
Bir doktor ile yaptığı ilk evlilik, kocası tarafından aldatılınca sona ermiş. Yalnızlığa tahammül edemediği için karşısına ilk çıkan kişi ile kısa sürede evlenmiş.
İkinci evliliğinden küçük bir kızı var; bütün hayatı kızı. Mutsuz, enerjisiz, gözleri parlamıyor...
Kendini geliştirmeye motivasyonu yok. Facebook ve Instagram'da paylaştığı tatil ve alışveriş fotoğrafları ise sabun köpüğü gibi... Bunlar, onu çok kısa bir süre tatmin ediyor; sonra yine monotonluğa ve motivasyonsuzluğa dönüyor.

YÜRÜMEYEN İLİŞKİ YIPRATIR
Hayatın kendine ettiğinden şikayet ediyor.
Ama hiç düşünmüyor kendi kendine ettiğini... İlişkide hep verdiğinden şikayet ediyor ama bu kadar vericiliğin cömertlikten değil, kendine güvensizliğinden kaynaklandığını fark etmiyor.
Yürümeyen bir ilişkiyi yürütmeye çalışmak kadar insanı yıpratan bir şey yoktur herhalde!
Kalsan bir türlü, gitsen bir türlü... Kalmak demek; yaraların kör bir bıçakla sürekli deşilmesi demek. İki insanın birbirlerinin en kötü yönlerini ortaya çıkartması demek... Kendi değerlerinden ve inandığından vazgeçmek demek...
Gitmek ise kasvetli bir yaşam mücadelesi...
Ne çaresiz bir histir o yalnızlık korkusu. 'Çocuğunu düşün', 'Mutlu evlilik zaten var mı?', 'Yalnızlık daha kötü' gibi insanı daha da yalnızlaştıran yorumlar da cabası.
Çoğumuz risk almayı, değişmeyi denemek yerine; alışılmış, tekrarlanan, sıradan yaşantımızı fark etmeden seçiyoruz. Güvenceyi, yaşam kalitesine tercih ediyoruz.

HAYATI SUÇLUYORUZ
Evet, kötü tecrübelerimizle yaşamayı öğreniyoruz ama nasıl yaşıyoruz? Hayattan aldığımız tat azalıyor; tatminsizlik, toleranssızlık, gün boyunca huzursuz, sinirli ve bitkin yaşamak kimliğimiz haline geliyor.
Sonuç... Direncimiz azaldıkça, yaşama heyecanı da azalıyor. Ve başımıza gelen her şey için hayatı suçluyoruz...
Evlilik, hele mutlu bir evlilik; çoğumuzun sahip olmadığı bir irade, olgunluk ve sebat gerektiriyor. Bazıları bu özelliklerle doğuyorlar, bazılarına hayat öğretiyor. Bazılarımız içinse hiç şans yok.
Ben öğrenenlerdenim...
Bir ilişkide sürekli 'veren' kişi olmanın, o ilişki için 'doğru' bir şeyler yapmak anlamına gelmediğini, Saygı görmek istiyorsam, önce kendime saygı duymam gerektiğini, Yalnızlığın korktuğum kadar kötü bir şey olmadığını ve önce kendim için yaşamam gerektiğini, Mutsuz bir ilişkinin, insanı mutlu edebilecek diğer bütün kaynakları tükettiğini, Her ne pahasına olursa olsun, insanın ruhunu emen toksik ilişkilerden uzak durmam gerektiğini, İnsanın her koşulda kendisine yaşamaya değer bir hayat yaratabileceğini öğrendim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA