Baştan söyleyeyim; kırmızı ruj konusuna girmeyeceğim. Daha ilginç bir mevzu var çünkü. Eminim, yazıyı okuyanların içinde Richard Branson'ın hayatına özenmeyen yoktur. Müteşebbislik deseniz var, zeka deseniz var, eğlence deseniz var... Son icraatı da, sahibi olduğu Virgin Atlantic'te yolculara; diledikleri kişilere içecek ve yiyecek ikram edebilme imkanı sunması. Bir çeşit çöpçatanlık hizmeti yani. Öğleden sonra televizyonları, çöpçatan programları tarafından esir alınmış bir ülkenin evladı olarak; vatana millete bir hayrım olsun istedim.
Olur da yolunuz Virgin Atlantic'e düşerse diye...
Gözünüzü dört açın: Uçağa bindikten sonra şansınız olmayacak.
O yüzden keşfinizi bekleme salonunda yapın. Etrafa bir göz gezdirin; kim var, kim yok anlayın. En azından, ön elemeyi yapmış olursunuz.
Mevzu bulmaya çalışın: Kafadan içki veya yemek göndermek olmaz; konuşacak mevzu üretmeniz lazım. "Konuşabilir miyiz?" veya "Yolculuk nereye?" gibi klişelerden uzak durun.
Yaratıcı olmaya özen gösterin. Okuduğu kitaptan veya iPad'inde oynadığı oyundan mevzu çıkabilir; iyi fikir.
İçecekle başlayın: Eğer bir önceki adıma ilişkin bir geri dönüş aldıysanız, içecek ikram edebilirsiniz. Yiyecekten başlamayın. Sohbetin devamı için elinizde sıvı bir şeyin olması daha uygundur. "Ağzının kenarında mayonez var" uyarısıyla karşılaşmak istemezsiniz diye düşünüyorum.
Sakin olun: Yolculuğunuz kısa olabilir veya muhabbet istediğiniz gibi ilerlemiyor olabilir; bunların hepsi ihtimal dahilinde. Unutmayın; havadaki şansınız, yerdekinden fazla değil.
Olmuyorsa zorlamayın; fabrika ayarlarına dönün. Bu yeni hizmeti tanıtan videoda Richard Branson'ın dediği gibi; "Artık uçaktan +1 olarak inme ihtimaliniz yüzde 50". Hangi dilimde yer alacağınız şansa kalmış.