Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Sırtımdan sopayı karnımdan sıpayı eksik etme yeter

Biz küçükken bir alt komşumuz vardı. Kadın lisede öğretmen, kocası üniversitede öğretim üyesiydi ve bu görmüş geçirmiş, eğitilmiş çift; arada bir birbirlerine çok pis dalarlardı.
Bir kavga bir dövüş, amanın ortalık ayağa kalkardı.
Yine böyle günlerden birinde, bağrış çağrış, eşyaların devrilme sesi vs. kesildiğinde annem artık dayanamamış, "Ben gidip bir bakayım, adam galiba bu sefer kadını öldürdü" deyip alt kata inmişti.
Bizde ana-kız; toplum polisliği olsun, saha komiserliği olsun, vardır biraz.
Bizim dışımızda gelişen olaylara, hiç tanımadığımız insanların çıkardığı vukuatlara bile burnumuzu sokabilme potansiyelimiz yani...
Adalet duygumuz fazlaca serpilmiş.

ÇEKİRDEK ÇİTLEYEN MUTLU ÇİFT!
İşte annem de o gün "Kadın bu sefer fena dayak yedi, bakayım sağlam mı?" diye olay yerine inceleme yapmaya indiğinde, artık nasıl olmuşsa, evin doğrudan salona açılan kapısı aralık kalmış ve bizimki içeri kafayı uzattığında şöyle bir manzarayla karşılaşmış: Az önce kedi-köpek gibi birbirini yiyen onlar değilmiş gibi, divanda uzanıp, kafa kafaya verip çekirdek çitlemek suretiyle televizyon seyreden mutlu bir çift!
Annemin kafayı kapıda görünce toparlanmışlar "Aaa buyrun, gelin" falan demişler ama annem "Yok evladım, Allah muhabbetinizi bozmasın, ben hiç girmeyeyim" deyip yukarı, yanımıza koşmuştu.
Aynı kadın zaten "N'oldu, gözün neden morardı?" falan diye sorulduğunda "Aaa öyle mi? Bilmem, Hüsiin geçenlerde bir-iki çırpıştırmıştı, herhalde ondan olmuştur" diyen bir kişiydi.
Tokadın onun için adı, çırpıştırmaktı! Yani böyle önemsiz, lafı edilmeye değmez, sıradan bir yaramazlık.
O günden sonra da bir daha aşağı kattan ne duyarsak duyalım hiç oralı olmadık zaten.
Şimdi aklı selim insan topluluğu olarak "Kadına şiddete hayır!" falan diyoruz ya; işte ben içimden "Bazı kadınlara evet ama!" demek istiyorum.
Çünkü onlar ne kadar aşağılanıp ne kadar dayak yerlerse, o kadar sevildiklerini zannediyorlar. ÜÇ-BEŞ

TOKAT İÇİN YUVA MI YIKILIR?
Kocalarının bedenlerinde bıraktığı izleri aynada gururla inceliyorlar. "Aşkımızın şiddeti öyle sarsıcı, tutkumuz öyle güçlü ki, bu yüzden dövüyor beni, çok ama çok sevdiğinden" diye düşünüyorlar.
Hallerinden şikayetçi olsalar, zaten çaresine bakıp daha ilk tokatta adamı terk ederler.
Ama onlar dayağı yedikçe "Vur aslanım vur!
Elini korkak alıştırma, ben de seni çok seviyorum yiğidim benim, vurrr!" çekiyorlar. "Kardeşim deli misin, divane misin; neden kendine bu eziyeti çektiriyorsun, boşa gitsin bu vurak elli asabi Tazmanya canavarını" dediğinizde de cevabı yapıştırıyorlar: "Aaa, ne münasebet canım? Kolumu orta yerinden kırsın, yenimin içinden çıkartırsam şerefsizim! Ayıdır, uyudur ama yine de kocadır.
Birkaç tekme, üç-beş tokat için yuva mı yıkılır?" derler, siz de öylece kalırsınız.

BİLDİĞİN DAYAK ARSIZI OLMUŞLAR
İşte bu kadınların sayısı azımsanmayacak kadar da çoktur.
Onlar artık bildiğin dayak arsızı olmuştur.
Bazıları kendi çapında ünlüdür, hasbelkader tanınırlar. Ve de hiç utanmadan sıkılmadan sağa sola "Dayağımı da yerim, kocamı da çok severim" mesajları içeren röportajlar verirler.
Ya da erlerinin başına bir iş geldiğinde, hastane kapılarında testi gibi sıraya dizilip gözyaşı dökerler.
Çünkü işin özünde ne onurdan haberleri vardır, ne gururdan, ne haysiyetten, ne de şereften...
Sırtından sopa, karnından sıpa, cebinden de para eksilmesin; onun için yeter.
İşte bu kadınlar için ne diyoruz "Şiddete eveeet!.."
Hatta gördüğümüz yerde bir de yüzlerine biz 'tüpürüyoruz'. Ki iyice sevinsinler!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA