Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Bizimkisi zorunlu sefa

"Sen de çok alemsin yani" dedi telefondaki ses... "Ne zaman arasam evdesin, sözde herkesin gitmek istediği Çeşme'desin!"
İnsanların kafasında tuhaf bir algı var. Deniz kıyısında bir kasabada yaşıyorsan eğer; her Allah'ın günü kahvaltıda içtiğin şampanya mantarlarını kulaklarına tıpa yapıp, geceyi de teknende dalgaların kucağında geçiriyorsun zannediyorlar.
Onların hayalinde bizler 'sefahattan geberenler' topluluğuyuz çünkü.
Oysa alakası yok. Bir kere kıyılara kaçan insan, yorgundur.
Büyük kentin insanlarından sıtkı sıyrılmış, kurtlar sofrasındaki lokmasını aç köpeklere bırakmış, kötülükle, hırsla, fesatla, şark kurnazıyla uğraşmayı zul saymış insandır.
Kendine kaçmış, doğaya ve inandıklarına sığınmıştır.

BİLİNÇLİ BİR SEÇİM
Tamam, şehirdekilerden daha dertsizdir. Hatta belki tek derdi bahçesindeki limon ağacına dadanan çekirgelerdir.
Ama bu da bilinçli seçimdir.
Yani kardeşceğizim, biz büyük kenti bırakıp kasabalı olmayı tercih edenler, "Oğlum zararın neresinden dönsek kârdır lan!" deyip rotayı değiştirmesini bilen insanlarız.
Buralara gelip yerleşme amacımız, rahat kıçımıza battığı için şımarıklıktan ne yapacağımızı bilememek ve çakma bohem hayatlar yaşamak değildir.
Bunu bir anlayın önce.
Neymiş? Her arandığında evdeymişim. E, ne yapayım, sokakta mı yatıp kalkayım?
Ayrıca Temmuz-Ağustos, benim kafadan eve sığınma aylarım.
Arada bir mecbur kalıp Alaçatı sokaklarına girdiğimde, bir ben bir de sokak köpekleri aynı şaşkınlık içinde kalakalıyoruz zaten.
Gerçekten dikkat ediyorum, köpekler ve ben aynı eblek bakışlar ve anlamsız hareketlerle dolanıyoruz.
'Bu insanlar nerden çıktı?' şaşkınlığı bu...

İNSAN TUHAF OLUYOR
Sonbahar-kış-ilkbahar, hatta Haziran'da, sokaklarda sen-ben-bizim oğlan takıl, sonra bir anda ortam kalabalıklaşsın. Bomboş plajda kertenkele gibi saatlerce ılık güneşin altında yatacak yer beğenmezken, şimdi kavurucu havada beş dakikalığına havlunu serecek yer bulama...
İnsan bir tuhaf oluyor tabii...
Ve bu kalabalık, sakinliğe alışmış insanda agorafobik duygular yaratabiliyor.
Bir de tabii şu var, hadi siz bir hafta, hadi bilemedin on günlüğüne geliyorsunuz ve tahminen bütün bir yıl boyunca bu tatil için gerekli parayı zulaya atmış oluyorsunuz. O yüzden "Amaan 40 yılda bir tatile gelmişiz, harcayacağız tabii" mantığıyla yemeğe, içkiye, plaja, otoparka verdiğiniz fahiş fiyatlara acımıyorsunuz.
Biz ne yapalım peki?
Aldığımız zaten kuş yemi kadar maaş. Telefon parasını zor yatırıyorken, her gün bir 'beach club'ta içine buz atılmış blush içip, buza yatırılmış çilek yiyecek durumumuz yok tabii...
Biz işte anca mütevazı küçük bahçemizde dostlarımızla rakıydı, mezeydi, mangaldı takılıyoruz.

BAŞKASIYLA KARIŞTIRMA!
Bu yüzden çok rica edeceğim tatil için buralara gelme planı yapan arkadaşlarım, beni arayıp Çeşme ve Alaçatı'daki her restoran, her otel, her bar için "Orası nasıl, burası iyi mi, şurada fiyatlar uçukmuş doğru mu?"gibi sorular sormayınız.
Çünkü bilmiyorum. Gerçekten kör değneğini beller gibi gittiğim bir kaç mekan dışında, hiçbir şeyden haberim yok.
Haberim olsa da oralara gidip çay içecek param yok.
Beni köşe olmuş diğer köşe yazarlarıyla karıştırmayın.
Maraba bir gazeteciyim ben. Hep öyleydim, zaten bu saatten sonra öyle de giderim.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA