Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Film kızsal, deyim yaşamsal!

Kitabına bir ara denk gelmiş, çok sarmamış, şöyle atlaya zıplaya 'okur gibi' yapmıştım. Filmini de geçen gün televizyonda izledim; 'Eat Pray Love' (Ye Dua Et Sev) Kadın psikolojisini, kadın bakış açısını, kadın kimyasını doğru düzgün yansıtan filmleri severim de, bu sanki çok kızsal bir film gibi gelmişti ve sinemada insanlar akın akın giderken, izlemek hiç içimden gelmemişti.
Feminen filmle (veya kitapla), kızsal film (veya kitap) arasında fark vardır çünkü.

HİKAYE TAM BİZLİK!

Ne demek istediğimizi örneklerle açıklayalım ki ettiğimiz laf havada kalmasın:
Almodovar'ın 'Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar'ı olsun, ne bileyim bir 'Volver' olsun, feminen filmlere örnektir mesela...
Hastasıyız!
Ama bunun yanında 'Sex and the City' veya 'Brigitte Jones'un evrakı metrukesi' vs., bunlar da kızsal filmler kategorisinde külttür...
İşimiz olmaz!
İşte bu 'Ye Dua Et Sev' ikisinin arası bir şey olmuş.
Fena değil, azıcık özen gösterilseymiş, çekirdek çitlemelik filmler arasından sıyrılıp sevdiğimiz, saydığımız kadın filmleri arasına girermiş.
Anlatılan hikaye çok ama çok bizim cinse dair çünkü.
Bire bir her şehirli kadının; hayatının belli bir döneminde yapmak isteyip de yapamadığını; kocadan, işten, manitadan, her şeyden kaçmak isteyip de kaçamadığı yerleri anlatıyor.

AZ AKTİVİTE ÇOK NEŞE

Neyse bu yazının konusu film değil zaten, filmde geçen bir İtalyan deyimi: "Dolce far niente!"
Bu deyim için Akdeniz insanının tembelliğine bir methiye diyebilir ve 'Ne mutlu yan gelip yatana, hiçbir şey ve kimseye bir şey yapmadan durana' olarak çevirebiliriz.
Benim hayat mottom yani!
Yıllarca deli gibi koşuşturup aslında bir koşu bandı üzerinde olduğumu ve varacak yerin aslında yine kendim olduğunu keşfedip 'durmanın lezzetine' kavuştuğum son iki üç yılımın özet cümlesi...
Mümkün olduğu kadar az hareket, az aktivite... Dolayısıyla da az sorun, az endişe, az sıkıntı, az üzüntü...
Sonrasında çok neşe, çok huzur...
Bu, "Her daim yan gelip yatıp elimizdeki üzüm salkımını neremize yönlendireceğimizi şaşırıyoruz, sefahatten yarılıyoruz" demek değil tabii...
Dertler yine gelip buluyor, hayat gailesi insanı sağlı sollu tokatlarla tepe sersemi edebiliyor.
Ama şöyle bir durmak, hayata daha sakin, daha telaşsız bakmak, ne yapacaksan da hırslarından arınıp gelişine voleyi çakmak...
Gol olur, olmaz. Olursa "Ben yaptım" diye gerinmemek, olmazsa "Niye beceremedim?" deyip yerlerde sürünmemek.
Gelinmesi gereken nokta buymuş gibi hissediyorum ve son yıllarda öyle yaşıyorum.
Bu yüzden sevdim bu deyişi.
Evin duvarına hat sanatı eşliğinde kazıtmak istiyorum: "Dolce far niente!" Hadi kardeşceğizlerim, darısı hepinize!


YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA