Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Canım senin ismin neydi?

Beyaz TV'de yayınlanan 'Derin Futbol' programında kavga çıkmış.
Ümit Özat geçtiğimiz haftalarda "Kadınlar futboldan erkekler kadar anlamaz" demişti de futboldan anlayan kadınlar ve hatta o kadınların sevgilileri, eşleri tarafından topa tutulmuştu hani.
Bu söze tepki gösterenler arasında Reha Muhtar da vardı ve "Ümit Özat, kadın taraftarları fırçalayan Aziz Yıldırım'ı korumak için böyle dedi" demişti.
Sonra o ona laf, bu buna laf derken ortalık iyice karışmıştı vs.
İşte söz konusu televizyon programında da bu tartışma yeniden alevlenmiş ve Muhtar program yorumcularını 'geyik' yapmakla suçlarken, bir yandan da Ümit Özat'a sürekli "Yavrucuğum" diye hitap etmiş.
Bunun üzerine bir tepki de bu yüzden görmüş.

BANA ZUL GELİYOR
Ben bu 'Kadınlar futboldan anlar mı, anlamaz mı?' konusuna tamamen ilgisizim.
İster genel, ister doğrudan; benimle ilgili bir konuda yapılan tartışmalar, eleştiriler, ithamlar saçma geliyorsa, oturup iki kelime etmek bile zul geliyor.
Daha doğrusu, hiiiiiç uğraşmıyorum.
Bu cümle de Aziz Yıldırım'ı memnun etmek için mi söylendi nedir bilemem ama gerçekten benim için üzerine karşı argüman geliştirmeye değmeyecek abuk sabuk bir tespitimsi.
Benim takıldığım bu mevzudaki "Yavrucuğum" hitabı.
Belki de burada bir hor görme, bir küçümseme amacı yoktur; kim bilir?
Muhtar acaba Özat'ın ismini, tartışmanın şehvetine kapılıp unuttu da, o yüzden mi böyle seslenme ihtiyacı hissetti?
Çünkü bunu ben de yapıyorum; sonra da çok utanıyorum. İsim hatırlama konusunda gerçek bir odunum.

GERE KSİZ SAMİMİYET
İnsanların yüzlerini unutmuyorum ama yok, isimlerini bir türlü tutamıyorum aklımda.
Kodluyorum olmuyor, yazıyorum olmuyor.
Sonra bir yerde karşılaşınca "Öncel merhaba n'aber?'in bendeki karşılığı "İyiyim 'canım'-' canikom'-'tatlım'-'tatlişkom'-' bir tanem'-'yavrucuğum'-' hayatım'-'bebişim' sen nasılsın?" oluyor.
Böyle laubali, yapış yapış, yavşağa bağlamış gereksiz bir samimiyet...
Dediğim gibi sonra o insanın yanından ayrılınca nasıl utanıyorum, size anlatamam.
Ama şimdi orada "Canım, sen Cemre'lerin arkadaşısın, hatta benim evime beraber geldiniz bir gün. Saatlerce yedik, içtik, muhabbet ettik. Ama gel gör ki ben bir gerizekalı olduğum için şu anda senin isminin ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim yok. Rica etsem adını bana tekrar bağışlar mısın?" nasıl diyeyim?

ANLATMAKLA BİTMEZ
Ayy! Bir de o kendisini çok iyi tanıdığım ama adını bir türlü hatırlayamadığım insanla muhabbet uzadıkça bana "Arada görüşelim lütfen, sende telefonum vardı değil mi?
Bir baksana..." derse, işte orada tam çuvallıyorum.
Telefonumu elime alıp o bir türlü aklıma gelmeyen ismini arıyormuş gibi yapıyorum.
Bu arada telefonu da iyice kendime çeviriyorum ki eğer adı Zehra ise B'ler hanesinde arama yapıyor olduğumu görmesin.
Sonra da "Yaa vardı aslında da geçen gün sahilde yürüyüş yaparken telefonu elimden martı kaptı, suya düşürdü, suyu da inek içti, yandı, bitti, kül oldu" falan diyorum.
Bu isim hatırlayamama konusunda hayatım boyunca yaşadığım çok rezillik ve utanç içeren anım var; anlatmakla bitmez.
O yüzden Muhtar'ı eleştirmemek lazım.
Kim bilir, belki o da Ümit Özat'ı aşağılamak için öyle hitap etmemiştir, benim gibi isim hatırlama özürlüdür. (Yediniz mi? Evet, ben de yemedim.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA