Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Mandalinadan kurtuldum Anne ben asabi oldum

Ne zaman beni gerçekten yerden yere vuran bir olay yaşasam; kepengi indirip kabuğuma çekilirim.
Genelde acılı sorunlarımı önüme gelen herkesle paylaşan biriyim. Ama derdin, sıkıcılık oranı arttıkça benim de sesim kısılıyor sanırım. İyileşene kadar kimseyle bir paylaşımım olmuyor.
Mesela çarşamba günü gittim, pat diye küçük bir operasyon geçirdim. Bundan da birkaç yakınım dışında kimsenin haberi olmadı. Yıllardır koltuk altımda itinayla büyüttüğüm ve artık neredeyse kendi kişiliği oluşan o kitleyi sonunda aldırdım.
Ama gerçekten pat diye...
İlkokulda da öyleydim ben...
Sınıfa 'iğneci' gelirdi. Öğretmen "Haydi bakalım ilk kim aşı olmak ister?" diye sorduğunda; bütün arkadaşlarım ağlayarak arka sıralara kaçışırken ben "Ben, ben!" diye parmağımı kaldırıp öne atlardım.

HABERSİZ OPERASYON
Neden? Aslında herkesten daha çok korktuğumdan ve bana korku veren bu işten bir an önce kurtulmak istememden.
O gün de avukatla görüşmem vardı, dönüşte "Dur, gideyim de şu arkadaşı artık bünyemden ayırmak için doktordan gün alayım" dedim.
Ben o alınan günlere de hiç gitmem gerçi. Hep bir bahanem olur, o gün doktorun yolu unutulur. Asıl sebepse o dillere destan tembelliğimdir.
Bu arkadaş da kolumun altında o yüzden bu kadar palazlandı zaten.
Neyse işte; randevu bile almadan girdim hastaneye, oturdum doktorun karşısına ve 15 dakika sonra kendimi ameliyathanede buldum.
Benim gözüm kara, doktorumun benden kara. "Bir ameliyatım iptal oldu.
Vaktim var, istiyorsan bugün halledelim" dedi, hallettik.
Ben, o buz gibi ameliyathaneye girince işin ciddiyetine uyandım.
Operasyon en azından benim açımdan hiç de beklediğim gibi tereyağ-kıl ilişkisine benzemedi.
Lokal anesteziye rağmen ortam bir ara benim çığlıklarımla inledi.
Ve tabii ki eve, travmayla döndüm. "Avukata" diye çıktım, eve kolumun altındaki küçük mandalinadan kurtulmuş ama onun yerine inci gibi dizilmiş dikişlerle geldim.
Neyse Allah'tan anestezinin o güzelim kafası vardı da ilk geceyi rahat atlattım.
Ama sonraki günler benim gibi, her işini kendi gören ve başkasının gördüğü işleri asla beğenmeyen biri için çok zor geçti.
İşte bu nokta benim; "Keşke biraz daha müşkülpesent olsaydım" dediğim ve kendi düzenimin dışına çıkılınca bildiğin delirdiğim nokta.
Evde hem manita, hem annem beni rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar ama bana göre sadece endişeli gözlerini yüzüme dikip arada da ne yaptıklarını bilmeden evin içinde öylece sağa sola gidip geliyorlar.

YUKARıDAN MESAJI ALDIM
Benim tez canıma yetişecek bir insan evladı, henüz annesinden doğmadığı için bir kere ağırlıkları beni çıldırtıyor.
Uyandıktan 15 dakika sonra evi havalandırıp bahçedeki hayvanatları doyurup 10 numara kahvaltımı hazırladığım ve bunu her gün yaptığım için; uyandığımda evin panjurlarını hâlâ kapalı, hayvanatların aç, kahvaltının esamesi yok olunca güne terörle başlamam kaçınılmaz oluyor.
Sebep istediği kadar "Seni uyandırmak istemedik; ses olmasın diye bir şey yapmadık" olsun... "Bu işler sessiz de halledilir" diye başlayıp "Keşke benim de hayatımda bir Öncel olsa da tüm bunları benim için yapsa" diye bitiriyorum.
Pireyi deve yapıp arsızca kalp kırıyorum.
Ama işte tüm bunlar aslında elden ayaktan düşmenin verdiği asabiyet.
Sol koluyla sinek bile kovalayamayan ve sağ kolu bir süre kullanılamaz hale gelen bir insanım.
Evet, topu topu birkaç gün çektim bu azabı ama aldığım ders beni uzun zaman idare eder. 'Allah önce sağlık versin' sözünü sık sık tekrar etmeyi yeniden akıl etmem için...
Bir süredir istek-dilek ve dua önceliklerim farklıydı çünkü...
Yukarıdan sopanın ucuyla şöyle bir dürtüldüm. Ve tamam, mesajı aldım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA