Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Tokat başına mı?

Kısa süren evliliklerden sonra kocalarına astronomik rakamlarla boşanma davası açanlara hep sormak istemişimdir: "Bu meblağı nasıl belirledin bacım?"
Mesela daha bir yılı bulmayan bir evliliği sonlandırırken, insan 500 bin lira tazminatı hangi gerekçeyle ister?
Yıpranma tazminatı desen; altı ayda neyin yıpranması?
O sürede adam birden bire dünyanın en zenginleri listesine 100'üncü sıradan girdi de, bu başarıda senin de manevi desteğin, katkın var desen; o da değil...
Telefonunda yakaladığın mesaj sayısıyla mı orantılı?
Yoksa dışarıda gözünün kaydığı kadınların meme sayısıyla mı?
Ya da adam vurak elli bir kalas çıktı da, yediğin her darbeye göre mi hesapladın?
Neyin diyeti bu? (Tam bu noktada, evliliğini iyi günde, kötü günde omuz omuza sürdürmüş ve çalışmasa bile evdeki desteğiyle kocasına güç vermiş, gerektiğinde düğününde takılan bilezikleri çıkarıp eline saymış, çocuklar doğurmuş, onları binbir emekle büyütmüş, yetiştirmiş ve sonra bir sebeple kapının önüne konulmuş kadınları tenzih edip, yazıya öyle devam ediyorum.)

TİCARETHANE DEĞİL
Vakti zamanında dünyanın en sakin, en sorunsuz, en medeni; içinde ev, araba, para laflarının asla geçmediği bir boşanma yaşadığım için, bu konuda istediğimi söyleme hakkına sahibim.
Çocuklarla ilgili yazı yazdığımda "Kendi çocuğun yok, o yüzden bilemezsin, bize karışma" diyorsunuz ya, işte bu sefer bunu söyleyemezsiniz.
O sürecin manevi olarak verdiği sıkıntıyı, yorgunluğu en iyi bilenlerdenim.
Ama aklımın ucundan geçmedi ki; beş senenin sonunda adamdan ev, araba, para, tazminat, nafaka isteyeyim...
Evliliğe ticarethane gözüyle bakmadım çünkü.
Evde kaldım, bari ilk bulduğum paralı adamın ümüğüne çökeyim de demedim.

AYIP EDİYORSUNUZ
'Evlilik sırasında dünyalığımı yapar, sonra da ilk bahaneyle bir boşanma davası açar, nafakaydı, tazminattı; donuna kadar alırım' gibi bir niyetim de yoktu.
Ama bu zihniyette olanlar şimdi de var, o zaman da sayıca çoktu.
Evlilik kurumu denilen ve aşkla yapılanları hariç, elleri kolları bağlayıcı, boğucu, kısıtlayıcı, içinden para geçen o kurum var olduğu sürece, bu hikayeleri hep yaşayacağız.
Bir yastıkta ömür boyu süren o evlilikler çok geride kaldı.
Gittiğimiz her düğünde "Acaba ne kadar sürecek?
Bir yılı bulacak mı?" diye ister istemez içimizden geçiriyoruz.
Ve bu tür ticari anlaşmalı boşanma haberlerini duyunca da artık hiç şaşırmıyoruz.
Sonra vay efendim evlenilecek erkek-kadın neden yok?
Ben size söyleyeyim...
Çünkü bazılarınız; aşk, sevgi, beraberlik, sadakat, onur ve gurur sözcüklerine fena halde ayıp ediyorsunuz.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA