Dünkü yazımda Kayseri'de 2009 yılında Ramazan Bayramı'nın ikinci günü şeker toplamaya çıktıktan sonra bir daha haber alınamayan üç küçük çocuktan söz etmiştim.
Çocukların bayramda kapı kapı dolaşmasına izin verilmemesi gerektiğini, bunun resmen dilencilik olduğunu ve en önemlisi, çocukların her an bir manyağın eline düşebileceği tehlikesinin bulunduğunu anlatmak isteyen bir yazıydı. Asıl vurgulamak istediğim buydu.
Meğer o üç miniğin akıbetlerinin ne olduğunu unutmuşum. Hâlâ kayıplar diye hatırlıyordum, meğer değillermiş.
Gerçekten de bir sapık çocukları öldürmüş.
Fakat işte okurlar biz köşe yazarlarını dünya dışı varlık hatta robot zannettikleri için hiçbir hatamızı affetmiyorlar.
Dün de "Vay sen ne biçim yazarsın? Senin editörün yok mu? O çocukların cesetleri bulundu, bunu yapan sapık da yakalandı" diye hemen ağzımızın payını verdier.
Aman tamam, çok afedersiniz.
Dünyanın sonunu getirecek böyle bir hata yaptığım için beni bağışlayın.
Ama şunu da bilin, o yazı "Nerede bu devlet? Bu çocuklar nerede? Öldürüldülerse katileri neden yakalanmıyor?" konulu bir yazı değildi.
Dikkat çekilmesi gereken başka bir konu vardı.
O yüzden azarlarınızı yapacağım daha büyük hatalar için saklayın. Ki her an yapabilirim.