Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Pozitif saçmalama sanatı

Tamam anladık!
Susun!
Hepiniz çenenizi kapatın!
Yettiniz artık yıllardır, car car car. Kus geldi. Bizi kendimizle baş başa bıraksanız da soluklansak, nasıl olur?
Tutturdunuz bir 'pozitif düşünce' off be...
Tamam, anladık!
Ne düşünürsek, başımıza o geliyor.
Tamam, kabullendik!
Negatif negatifi çekiyor. Yani sinir içinde uyandığımız bir gün, sinir içinde bitiyor.
Gülümsemek ilaç. Ona da tamam! Ama benim negatifim tutuyor sizin bu pozitif diretmelerinizden.
Kişisel gelişimciler, mumlar, tütsüler içimi şişiriyor artık. Kolay mı zannediyorsunuz her dakika pembiş pembiş bakmak hayata.
Korkularımız varmış da, onlarla yüzleşecekmişiz de. Yok efendim, başımız ağrıyorsa bilmem ne korkumuzdan, midemiz bulanıyorsa gelecek korkumuzdan, alerji olduysak birine alerji duyduğumuzdanmış da...
Selülitlerimizi bile korkuya bağladınız be! Ne korkusuydu? Ha, yok korku değil; çocukluk anılarına takılı kalmak, geçmişteki kötü olayları aşamamak gibisine bir şeydi.
Hey Yarabbim! E, hom hom hom yediğimiz kızartmalara, tatlılara, yan gelip yatmalara, spor yapmamalara ne oldu?
Yıllar önce guru kılıklı kadının biri bana; "Her gün aklına geldikçe selülitlerimi seviyorum" de diye öğütlemişti. Tabii ben salağım ya, günde 80 kere falan "Selülitlerimi seviyorum" demiştim. Düşünün siz halimi.
İyi ki bir gören, duyan olmadı.
Ha bir de popon gevşek, sarkık falansa; popo gücü temsil ettiğinden, sürekli "Güçlüyüm" demen lazımdı. Yahu, onu diyeceğine 3-5 hareket yapsan zaten işin tamam.
Neyse...
İşte, böyle pozitif düşünce girdabına kapılınca kayboluyor insan.
Yahu elini yaksan sebebi sende, yoldan geçen araba üzerini çamur yapsa yine kabahat sende. Sabaha kadar; "Acaba ben ne halt ettim de bunlar başıma geldi" diye düşün dur.
Oldu mu, sana psikolojin darmadağın. Çünkü insan sürekli kendini suçlamaya başlıyor. 'Vay salak Ayşe, sen ki kızgınlığını içine attın bak elin yandı' gibisine haller işte.

ŞANSLI OLMANIN FORMÜLÜ
Gazetelerin hafta sonu ekleri de bayılıyor bu pozitiflerden Voltran oluşturma vaziyetine...
Her hafta sonu kafadan 2-3 ekte bu kıvamda haberler görüyorum.
En son şansla ilgili bir yazı okudum mesela.
Tabii insan ister istemez tıklıyor; 'Şanslı olmanın formülü' tadında bir başlık görünce.
Niyeyse... Niyesi belli; umut ekmeğimiz.
Bir nefeste okudum yazıyı. Kitabı yeni çıkan bir vatandaşa göre şanslı ya da şanssız olmak bizim elimizde.'Şanslıyım' düşüncesine sahipsen, hayat boyu şanslı olursun özetle.
E, güzel kardeşim. Sen bize bunu önerdin de peki önce sen kendine merhem olsan!
Madem şansın şifresini çözdün, hızını alamadın kitabını da yazdın... Ayıptır sorması; ne bu halin? Gazetelere çıkıp röportaj vermek, kitabını sattırmak için o program senin, bu röportaj benim koşmak zorundasın işte. Hiç de yırtmış bir halin de yok. Madem şanslıydın, bin uçağa business biletle uç sıcacık diyarlara falan. Yönet dünyanı Boğaz'daki yalından. Ne uğraşıyorsun kitapla, mitapla.
Yaaaa.
Öyle işte. İnsan hep bir çıkış arıyor kendine.
İster pozitif düşünmeye çabalarsın, ister işinde başarılı olmak için sabahlara kadar çalışırsın, ister hayal kurarsın, ister izdivaç programlarına katılırsın. Sen umut ararsın.
Umudun olacak ki, yarının anlamı olacak.
O yüzden rica edeceğim bu 'kişisel gelişim'leri abartmayalım. Tadına bakalım ama suyundan da kova kova koymaya çalışmayalım.
Yoksa gider, tüm bu junior guruların vaziyet raporlarını çıkarırım. Ne demişler akıl alırken, önce kimden aldığına bak.
Sevgiler, saygılar...
İyi bayramlar
Duanız bol olsun.
Duadan daha pozitif bir şey yok şu hayatta.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA