Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Hayata nasıl yetişilir ki?

Hayata neden yetişemediğimi düşündüm.
Dün sabah, her pazar olduğu gibi uyandım, kahve makinesinde kahve yaptım, kocaman emaye görünümlü sarı fincana doldurdum, gazeteleri aldım ve SABAH'ı açtım.
Yazıma baktım, yerli yerinde.
Evet! Köşecilerin böyle bir âdeti var herhalde, önce yazılarını kontrol ediyorlar. Yerinde mi, değil mi?
Düzgün mü, değil mi?
Sonra yine her zamanki gibi 'Hıncal'ın Yeri'ni açtım.
Aha! Büyük yazının konusu benden, benli!
Geçen hafta; hayata yetişemediğimi, tık nefes ve geç kaldığımı yazmıştım. Havalı bir cümlem de vardı; "Gündüze işlerim, geceye hayallerim sığmıyor."
Hıncalım da özetle; "Twitter'lar, cep telefonları, diziler, televizyon sevdası varken tabii sığmaz" diyordu yazısında.
Ve soruyordu; "Hayata neden yetişemediğini hiç düşündün mü Ayşe?"

HASTAYIM, HASTA!
Valla düşündüm.
Hıncal'ın kocaman haklılığını da yanına katarak düşündüm.
Sanal âlemin ve teknolojinin zamanımızı esir aldığı kesin.
Mesela ben, iki aydır kendi içinde bedava mesajlaşma sistemi olan cep telefonumu kullanmıyorum.
Attım o telefonu ve kurtuldum. Çünkü 'bip bip', maksat muhabbet olsun kıvamında gelen mesajlar beni hayatımdan alıkoyuyordu.
Twitter'a gelince...
O kadar az kullanıyorum ki...
Dizi delisi hiç değilim. Arada sırada evde başka işlerimi yaparken dizilere göz ucuyla bakıyorum. Zaten öylesine inanmış bir odaklanma kabiliyetim yok.
Peki dizi yok, telefonun dozu düşük, Twitter ha var, ha yok kıvamdayken; ben hâlâ neden hayata yetişemiyorum?
Çünkü hastayım, hasta!
Çok şey yapma hastalığı var bende.
Herrrr şeyi yapma hastalığı.
Tek bir şeye odaklı değilim. İki tane büyük işi aynı anda yapıyorum. Biri köşe yazarlığı, diğeri müzik...
İkisi de gün boyu dikkat ve disiplin isteyen işler.
Sonra popüler ne varsa yapmalıyım hissinde boğuluyorum.
Yeni filmleri de göreceğim, tiyatroya da gideceğim, kitaplardan da haberim olacak, o yeni açılan mekana da gitmeliyim...
Üretmek ve düşünmek için boşzamanlara da ölesiye ihtiyacım var.
Peki, spora ne oldu? Arkadaşlara ne oldu?

BİR AİLEMİZ VAR
E kocam var. Ona ait bir ben var. Onunla geçirmek istediğim zaman var. Benim gitmek istediğim, onun istemediği yerler var.
Gecelerim ona ait. Bizim bir ailemiz var.
Ya! Eskiden ben sadece yazı yazan bendim. Şimdi yazmazsam uykularımı kaçıran şarkılarım, orada olamazsam kalbimin kırıldığı evim var.
Zaman yok! Bir şeylerden vazgeçmeden bütün bunlara yetişecek bir bünye yok.
En az Hıncal'ım kadar sevmiyorum teknolojiyi. Arkadaşlarımla konuşamıyorum, onları yaşayamıyorum.
Ama mesela zamanımı didikleyen trafikten de nefret ediyorum.
Günümü planlamayı beceremediğim için belki de kendimden bile nefret ediyorum.
Hep bir yetersizlik hissi var. Yetişememe duygusu var.
Damarlarımda dolanan, her şeyi yapamazsam hiçbir şey yapamamışım kaygısı var. Yarım işler sendromu var.
İçimdeki olduramamışlık hissini atamıyorum yani.
Belki de bütün sorun budur.
Biraz nefes almayı, bırakmayı, yapabildiğimiz kadarına soyunmayı öğrenmemiz gerekiyordur belki.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA