Hürriyet Kelebek'in pazar ekinde bir bölüm var. İlgiyle her pazar takip ediyorum. Bölümde; sokakta fotoğraflanan ünlülerin giydiklerine ne kadar para harcadıklarını öğreniyoruz.
Bilmem ne marka ayakkabısı 500 lira, bilmem ne marka jean'i 375 lira.
Altına da şunu yazıyorlar: "Ey okur, ey hayran; bu ünlümüz gibi giyinmek 5 bin liraaaa!"
Ona göre yani; paran kadar konuş, kılığın kadar ünlülere yaklaş.

BİZ APTAL MIYIZ?
Dedim ya; bu köşeye bayılıyorum (öyle demedim de şimdi diyorum) ve her hafta aynı hisse kapılıyorum; biz aptal mıyız? Aynı kıyafeti diyelim Beyoğlu'ndan alsak, yüzde 70 ucuza alabiliriz. Peki esasen neyin peşindeyiz?
Ya da bizi kovalayan ne?
100 bin dolarlık çantayı ilk alanlardan olabilmek için birbirini parçalayan kadınlar var. İstediği marka ayakkabıya kavuşamayınca bunalıma giren genç kızlar... Parası yetmemesine rağmen borca girip o kıyafetleri alanlar...
Kıyafetten özgüven topluyoruz değil mi? Bedenden, statüden.
Dışımız ne kadar pahalıysa, içimiz o kadar karışık sanki.
Dedim ya; ünlülerin kaç paraya giyindiklerini görmek ilgimi çekiyor. (Öyle demedim de şimdi diyorum.) Çoğu zaman giyilen kıyafet; insanın üstünde değerini kaybediyor.
Değmiyor.
Kişi bazı konulara değinemiyor.
Kendine değemiyor.
Öyle işte. Herkese iyi eğlenceler.