Merkezi Viyana'da bulunan Centropa adlı araştırma merkezi ile İstanbul'daki Osmanlı- Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi, Türkiye'nin dört bir yanından Yahudiler'in yaşam öykülerini derliyor. Türk Yahudileri'nin en geniş sözlü arşivini yüzlerce fotoğraf da destekliyor. Yaklaşık 7 yıldır süren arşiv çalışmasında bugüne kadar yaklaşık 35 Yahudi ile görüşüldü. "Avrupa Yüzyılına Yahudi Tanıklığı" başlıklı araştırmada, 16 ülkeden özellikle 70 yaşın üzerindeki Yahudiler, hayatlarını en ince detayına kadar anlattı. Çalışmanın Türkiye ayağını yürüten Osmanlı- Türk Sefarad Merkezi'nin Genel Koordinatörü Karen Gerson Şarhon, "Yazılı arşivlerimizin büyük bir kısmı yandı. Bu söyleşilerle sözlü tarihe tanıklık ediyoruz" dedi. Türkiye'deki Yahudiler'in Avrupa'dakilerden farklı olduğuna dikkat çeken Şarhon, "Bizim topluluğumuzun çoğunluğunu Sefarad'lar oluşturuyor. Dünyada soykırımı yaşamamış tek cemaatiz. Hep iki hayat vardır; soykırım öncesi hayat, sonra sıfırdan başlamış hayat. Bu bizim için söz konusu değildi" şeklinde konuştu.
1900-1970 ARASI YAŞAM
Proje fikrinin Centropa direktörü Edward Serotta'dan çıktığını dile getiren Şarhon, "Kendisi bir fotoğrafçı ve fotoğrafların gücüne çok inanıyor. Yahudi cemaatlerindeki 70 yaş üstü insanların hayat hikâyelerini dinlemek ve fotoğraflarla birlikte resmetmek istedi. Edirne, Kırklareli, Urfa, Çanakkale'den İstanbul'a gelen Yahudiler'le konuştuk. Hedefim, İzmir ve Van'dan gelenlerle de konuşmak" ifadelerini kullandı. Şarhon şöyle devam etti: "İnsanların yaşam tarzlarını, şartlarını ve yaşam ayrıntılarını öğrenmek çok önemli. Hikâyeleri okuduğunuzda roman gibi hayatlar ortaya çıkıyor. Bizim için çok önemli olan, 1900-1970 arasındaki yaşam şartları. Hem soykırım hem de savaşlar büyük acılar getirmiş. Herkese en ince detayına kadar sorduk. Su akar mıydı? Nasıl ısınırdınız? Tuvalet nasıldı? Gençler bunları hiç bilmiyor. Örneğin savaş zamanı erkeklerin birçoğu geri dönmedi. Çocuklarına bakmak için 1900'lerin başlarında kadınlar terzilik yaptılar; çeyizlerini ve altınlarını satarak geçindiler." "Peki Türkiye'deki Yahudiler'in en büyük acıları neler oldu?" diye sorduğumuzda, Kültür Merkezi Direktörü saymakla bitiremedi: "En büyük zorlukların başında 1934 Trakya olayları geliyor. Bu, Trakya'nın boşalmasına neden olmuş. 1942'deki Varlık Vergisi, çoğunluğu ekonomik olarak mahvetmiş. 1941-1942 arasında gayrimüslimlere yönelik bir olay olan 20 sınıf askerlik de felaketmiş. Diyelim ki 1900-1920 arasında doğanların hepsi, babalarla oğulları gidiyor. Askere alıyorlar ama asker gibi değil, değişik üniformalar veriyorlar. Ardından bu kişileri yol yapımında kullanıyorlar. Erkeklerin hepsinin gitmesi çok büyük bir darbe vuruyor. Tabii ki 1955'teki 6- 7 Eylül olaylarını unutmamak gerek. Rumlar'a yönelik olsa da Yahudileri de etkiledi."
EN BÜYÜK ACI TRAKYA'DA
Bu kadar acı yaşansa da Yahudi cemaatinin tamamen Türkiye'den ayrılmadığının altını çizen Şarhon, kişinin yaşadığı toprakları bırakmasının çok da kolay olmadığını söyledi. Şarhon şöyle devam etti: "Biz burada 500 yıldan fazladır yaşıyoruz. Tabii ki problemler var ama dünyanın her yerinde var. Sonuçta burası bizim ülkemiz. Topraklarınız insanın genlerine işliyor. Şehirden gitmek bile acı verirken ülkeyi değiştirmek büyük bir travma. Bugün bir Trakyalı'ya sorsanız topraklarını nostaljiyle anıyor."