Kamuoyunda "Başbakan'ın araştırmacısı" olarak bilinen Pollmark Araştırma Şirketi'nin sahibi İbrahim Dalmış, çözüm sürecini SABAH'a değerlendirdi. Çözüm sürecine olan desteğin bugüne kadar hiçbir konuya verilmediğini söyleyen Dalmış, "Toplumsal algıya bakılarak süreç yönetilemez. Ancak somut sonuçlar alındığında tarihi destek gelecektir ki, bir siyasi hareket hiçbir konuda böyle desteği bir daha alamaz" diye konuştu. Dalmış'ın araştırmalarına dayanarak yaptığı analizinin başlıkları şöyle:
KÜRTLERDEN BÜYÜK DESTEK: Sürece en büyük destek verenler, terörün devam etmesinden, terör örgütü PKK'nın varlığından en çok sıkıntı çeken Kürt kökenli vatandaşlar. PKK'nın varlığı İzmir'deki adamı ne kadar rahatsız eder ki? En fazla askere gittiğinde yaşayabileceği durum var. Ama sorun Diyarbakır'daki adamın günlük hayatının içinde. Gelişmişlik açısından en gerideki bölge. Ekonomi yeterince ön planda değil. Tek konu kimlik sorunu. Oradakiler bu konudan bıkmanın ötesine geçmiş artık. Acısını çekiyor. Umut olacak en ufak ışığa en büyük destek Kürtlerden gelir. BDP tabanı da bunun içinde. Diyarbakır sokaklarındaki destek büyük. Konuya en fazla ilgisi ve desteği olanlar; erkek, eğitim seviyesi yüksek, genç-genç orta nüfus ve Kürtler. Bunun dışında kalan kitle olumsuz baksa da çok etki olmaz.
PROVOKASYONA HAZIRLIKLILAR: Süreçte provokasyon ihtimali vatandaşlar tarafında satın alındı. Olumsuz gelişmeler, "Bak, bu süreci engellemek için" tepkisiyle karşılanıyor. Yani, toplum aşılandı artık. "Fransa'da öldürülen 3 PKK'lı kadın" olayı hemen yorumlanıp "Süreç ile ilgili bir provokasyon", "Süreci baltalama" olarak kabul edildi. Cenazelerin Diyarbakır'a getirilmesi yanlıştı. Gövde gösterisi yapsalardı. Türk devletini sorumlu tutan sloganlar atsalardı. Bu provokasyon olarak algılanmazdı. Doğrudan bir tutum olarak algılanır ve süreç biterdi.
TÜRK-KÜRT AYRIŞMASI YOK: Türk kesimi ile Kürt kesimi arasında sanıldığı gibi bir ayrışma yok. Öyle ayrışma olsa bugün BDP'nin oyları çok kolay yüzde 15'i bulur. Türk kesiminden ayrışan bir Kürt nüfusu yok. Sürece destek de bunu kanıtlıyor zaten.
BAŞBAKAN OLMASA...: Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sürecin arkasında olması en kritik faktör. Kitleleri mobilize eden biri. Bir konu hakkında olumlu konuştuğunda, o konu ile ilgili hiçbir fikri olmayanların konuya olumlu bakışı oluşuyor. Erdoğan'a destek veren, seven yüzde 60'tır belki ama tek bir sözü ile etkilediği kitle yüzde 40'tan aşağı değil. Bu olumluluk Tayyip Bey'in sürecin arkasında olmasından kaynaklanıyor. Başka bir durum veya kişi ile bu desteği bir daha yakalamak çok zor. Tayyip Bey ile bu mesele halloldu, oldu. Daha sonra hiçbir siyasi lider bu konu ile ilgili çok fazla cesaret edemez. Tayyip Erdoğan'ın bu olayı bırakması her tarafta büyük bir hayal kırıklığı olur.
"İMRALI'YA GİDEN GÜÇLENECEK"
BDP kendisini ne kadar aktör olarak, doğru bir dille topluma aktarırsa sürece bakışı etkiler. BDP konuyu ne kadar PKK'nın elinden alabilirse o kadar güçlenecek. Bölgede de her aktöre karşı pozisyonunu sağlamlaştıracak. İmralı'ya görüşmelere gidecek BDP'liler ile ilgili sıkıntılı bir durum var. Bu konuyla hükümet de ilgili. Çünkü İmralı'ya giden insanlar Kürt hareketi içinde güçlenecek. Ama bu BDP açısından bir pazarlık unsuru olmamalı. Amaç çözüm ise gidecek kişi teferruat olmalı. Hükümetin bu süreci kiminle başarıya ulaştırabileceğini düşünüyorsa onu güçlendirmek istemesi en doğal hakkı.
AHMET TÜRK'E BAKIŞ OLUMLU
BDP'de güvenilir isim Ahmet Türk mü? Olumlu bakılan isim. Cenazede yaptığı konuşmayı yapması hayal kırıklığı oldu. Başbakan ile ilgili yorumları talihsizlikti. Halbuki onu bu noktaya getiren de bizzat Başbakan oldu. İmralı dönüşü Ahmet Türk'ün tutumu insanlar açısından olumluydu. Ama ister baskı oldu, ister kalabalığın etkisi deyin o sözleri söyledi. Görüşmeler konusunda destek alan Türk'ün de kimseden korkmasına gerek yok.
