Minik kitapkurdu Itır Kozikoğlu'nun bu ayki seçimi
Beyaz kutuplar, siyah burunlar
Rury Lee'nin yazdığı, Woory Bae'nin resimlediği Kutup Ayısı Koda, bembeyaz kutup ayılarının yaşadığı bembeyaz kutuplarda geçiyor. Bu beyazlığı bozan simsiyah giyinmiş avcı Boba, Koda ve annesini vurmak istiyor. Elbette bu hiç de kolay değil. Ama kutup ayılarının zayıf bir noktası var: Siyah burunları onları çok uzaktan bile ele verebilir. Koda ve annesi karda oynarken nerden bilebilirlerdi siyah bela Boba'nın onlara bir tüfek doğrulttuğunu? Boba'yı fark eden anne ne yapsın? Sarıp sarmalıyor yavrusunu. Koda da annesinin büyük siyah burnunu kapatıyor. Bu arada avcı Boba ne yapsın? Ne olduğunu anlamadan iki burun bire, bir burun da beyazlığa verince yerini çıldırıyor tabii ki. Şaşırıp gidiyor. İki kutup ayısı ise düşen kar tanelerinin onları tamamen kaplamasına izin veriyorlar. Boba, Koda ve annesi; bu üç karakter, bu hikayeyi dinleme yaşlarında olan bir çocuğun düşünemeyeceği kadar derin şeyleri sembolize ediyorlar. Bembeyaz kutuplarda siyah giyinmiş, eli tüfekli avcı Boba, bembeyaz kutuplarda, bembeyaz olsalar da burunları siyah olan Koda ve annesi. Beyaz ve siyah, iyiliği ve kötülüğü simgeliyor. Kötü iyiyi öldürmek istiyor. İyi ne kadar uğraşsa da bir noktada kendini ele veriyor. Ama sadece saf iyiliğe sahip olanlar, içlerindeki, onları yıkan o küçücük kötülüğü de kapatıp, saklayıp kötüyü başlarından atabiliyorlar. İyilik onları kapladıkça kendilerini daha güvende hissediyorlar.
Miniklere 'çaktırmadan' öğretiyor
Armut dibine düşer," diye boşuna dememişler! Yazar İpek Ongun'un kızı Defne Ongun Müminoğlu'nun altı kitaplık Burcu ve Berk ile... serisiyle okura "Merhaba," dediğini söylesek elbet şaşırmazsınız. Esra İlter Demirbilek'in resimlediği seri, sağlıklı beslenmeden hislere, zorbalıktan güvenliğe miniklerin günlük hayatlarında sık sık karşılaştıkları sorunlara parmak basıyor. Yazar, miniklerin kafalarında oluşan soru işaretlerine ders vermeden akıllı uslu abla Burcu ve meraklı kardeşi Berk'in yaşadıkları aracılığıyla cevap bulmalarını sağlıyor. Miniklere bazı bilgileri 'çaktırmadan' verdiğini söyleyen yazar, aslında ebeveynelere de çocuklarıyla yaşadıkları çekişmelerde galip gelebileceklerine dair 'çaktırmadan' ipuçları veriyor. Yazar, üç farklı uzmandan destek almayı ihmal etmemiş. Pedagog Feriha Dildar, Dr. Perihan Özren ve Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu kitaplarda işlenen konularla ilgili fikirlerini kitapların sonunda yetişkinlere öneri olarak sunuyorlar.
Lulu'nun sürprizli hayatı
İngiltere'de üç ayda 85 bin adetten fazla satan
Lulu serisi, beş sevimli kitapla Türkiyeli çocuklarla buluşuyor. Minik parmaklarıyla sayfaları kurcalamaya meraklı en küçük okurları bu seride binbir çeşit sürpriz bekliyor. Lulu'nun günlük hayatında tatlı bir yolculuğa çıkan ufaklıklar kimi zaman Lulu'nun ayakkabısını bağlayacak, kimi zaman önlüğünü takmasına yardım edecekler. Bir sayfada ellerine bal bulaştırıp yalayacak, bir başka sayfada muz dilimleyecekler. Fakat şüphesiz tüm okurlar en eğlenceli sahnenin Lulu'nun bir tabak makarnayı mideye indirdiği sayfa olduğunda hemfikir olacaklar. Camilla Reid'in yazdığı, Ailie Busby'nin resimlediği Lulu'nun sayfalar boyu devam eden binbir çeşit oyunla okuru kendisine hayran bırakacağı şüphesiz.
İki çocuk, iki kedi
Serap Deliorman'ın sempatik karakterleriyle bezediği beş kitaplık Armut Kafa Ailesinin Serüvenleri'nde, Mavisel Yener bizleri ikiz çocuklu ve iki kedili bir aileyle tanıştırıyor. Evin çocukları mı daha yaramaz yoksa minik kedi Pupu mu, çocuklarla uğraşmaktan ikizlerin annesi mi daha çok yoruluyor yoksa Pupu'nun annesi Yuyu mu siz karar verin. Kimi zaman dürüstlük, kimi zaman farklılıkların işlendiği ama her daim eğlencenin unutulmadığı minik öyküler kurgulamış yazar okurları için. Her kitabın sonuna da okuru bekleyen bir sürpriz yerleştirmiş; bazen öyküyü okurun bitirmesi bekleniyor bazen de papağanlar hakkında bir araştırma yapması.
Hayatın ışığını keşfedin
Bir kitap düşünün; iç kapak sayfasına kitabın ismi yerine bir resim yerleştirilmiş. Resimde yeşil bir çayırın ortasında bir tabureye çıkmış, elindeki megafona fısıldadığı kelimeler dağılıp dökülen, yapayalnız bir kız çocuğu. Kızıl Ağaç'ın bir sonraki sayfasındaysa sararmış otlar arasında biraz önce kızın megafonundan dağılan kelimelerin harfleri uçuşuyor yerlerde. Kızın durduğu yerde ise bir ayaklı saat. Saatin rakamları birer siyah yaprakla işaretlenmiş. Sadece 12 kızıl bir yaprak. Bu kızıl yaprak, Shaun Tan'in yazıp resimlediği kitap boyunca takip ediyor kahramanımızı. Umutsuz bir gün doğduğunda, kendisini anlaşılmaz hissettiğinde, ne yapacağını bilemediğinde, kendi kimliğinden şüphe duyduğunda... Hep bir yerlerde kayıtsızca duruyor kızıl yaprak, ama kız onu göremiyor. Ta ki ansızın kızın odasında yere kök salmış olarak belirene dek. Karanlıklar arasından beklenmedik bir anda sızan güneşin incecik kızıl ışığını görmek gibi... O ışığı görmemizle ortalığın aydınlanması arasındaki süre ne kadar da kısadır; depresyonla umut arasındaki çizgi ne kadar da incedir! Umutsuzluğa düşen minik yüreklere su serpmenin yöntemlerinin hoplayan tavşanlar ve zıplayan sincaplardan mürekkep çocuk kitaplarından ibaret olmadığını kanıtlayan sadece okunası değil aynı zamanda uzun uzun bakılası bir eserle huzurlarınızda İthaki.
Resimlerin dünyasında kovalamaca
Italo Calvino'nun kaleminden dinlemeye alışık olduğumuz büyülü dünyayı, bu kez iki çocuğun fırçalarıyla yaratmasına ve yaratmakla kalmayıp yarattıkları bu resim-dünyaya girerek bu dünyada ilişkilerini farklı bir boyuta taşımalarına tanık oluyoruz. Afacan Resimler'de Lodolinda'nın evine misafir gelen Federiko yaramaz mı yaramaz bir ufaklık çıkınca, Lodolinda çareyi resim yaparak oyalanmakta bulur. Federiko o kadar kolay pes edecek bir çocuk değildir elbet. Madem Lodolinda resimlere kaçmaya karar vermiştir, o da resimlerde onu rahatsız etmenin yolunu bulur. Lodolinda kaçtıkça Federiko kovalar. Federiko'nun yarattığı her soruna Lodolindo bir çare bulur, bulduğu her çare Federiko için Lodolinda'nın başına yeni bir çorap örmek için fırsattır. Sorun ve çözümlerin ustaca iç içe geçtiği bu tempolu kovalamacanın, karşılıklı bir savaş olmaktan çıkıp ortak bir düşmana karşı yan yana savaşılan bir cepheye dönüşmesi ve sürtüşmenin dostlukla son bulması ise zekice kurgulanmış, Calvinovari bir sürpriz. Giulia Orecchia'nın çizimleriyle, iyiliğin de kötülüğün de, gücün de güçsüzlüğün de, anlaşmazlıkların da uyumun da, kendi ellerimizle oluşturduğumuz gerçeklikler olduğunu gösteren mükemmel bir öykü. Leo Buscaglia'nın dediği gibi: "Fırçanız var, boyalarınız var, bir cennet resmi yapın ve girin içine."
Ay'da geçen eğlenceli bir macera
Simon Bartram'ın
Ay'daki Adam isimli kitabını henüz okumadıysanız, işte şimdi tam zamanı! Çünkü Ay'daki adam Bob ve tüylü arkadaşı Barry'nin 'monoton' hayatı okurların öylesine ilgisini çekmiş ki, yazar dayanamayıp okurlarına Bob'la uzun uzadıya teşvik-i mesaide bulunabileceği bir etkinlik kitabı yaratmış. Aslına bakarsanız Ay'daki Adam Bob ile Uzayda Eğlence'ye 'etkinlik kitabı' demek belki de Kaşıkçı Elması'nı bir taş parçası olarak tanımlamaya benzer. Etkinlik kitabı dediğiniz şey, deniz otobüsünde veya uçakta yanınızdaki ufaklığı üç beş saatliğine oyalayarak tüketilecek ve büyük ihtimalle çantaya geri koymaya bile gerek duymayarak oracıkta terk edeceğiniz bir kitapçıktır. Oysa bu kitap gerçek a bir sanat eseri. İllüstrasyonlarından metinlerine, zekice kurgulanmış bulmacalarından içerdiği bilimsel bilgilere, akıllı esprilerinden eğlenceli oyunlarına bir cevher. Bu kitapla Bob'u ve onun dünyasını derinlemesine tanımakla kalmıyor, onunla tatlı ve bol aktiviteli bir yolculuğa çıkıyorsunuz; kimi zaman yemek tarifleriyle, kimi zaman macera dolu bir hikayeyle, bazen komik bir şiirle, bazen fantastik uzaylı hayvan türleriyle, en olmadı sayfalar dolusu çıkartmayla okurun kalbini çalmayı başarıyor Bob.
Peki sizin bir karışınız ne kadar?
Gülümseten Öyküler'in yazarı Behiç Ak,
Tombiş Kitaplar isimli seriyle bu kez minik okurları güldürüyor. Karışının hep küçük kalacağından endişelenen Memo, Benim Bir Karışım'da derin mi derin bir araştırmaya girişir; acaba herkesin bir karışı ne kadardır? Piyanist arkadaşı Zeynep'in bir karışı sekiz nota ederken, gözlüklü arkadaşı Ayşe'ninki ise çıplak gözle net okuyabildiği mesafe kadardır. 'Hiçbir soruya normal cevap vermeyen, mutlaka komik bir şey söyleyen' aile üyelerinin karışları kimi zaman altı saat, kimi zaman aydede kadar. Ressamınki rengarenk bir tablonun güzelliği kadar, oyuncununki bir sayfalık ezber kadar. Emlakçınınki 500 bin liralık arsa kadar, çiçekçininki karafil kokusunu alabildiği mesafe kadar. Kiminin aklı bir karış havada, kiminin bilyeleri bir karış uzaklıkta. Tüm mahalleyi dolaşan Memo ile birlikte okuru herkesin farklı bir bakış açısı olabildiğine ve hayatı renkli kılanın da tam bu olduğuna dair felsefi bir yolculuğa çıkaran bu sevimli öykü hayatımızdaki göreceli kavramları algılayabilmeyi ve kucaklayabilmeyi örnekliyor. Öykünün sonunda okur sormadan edemiyor: Peki benim karışım ne kadar? Biz de size soralım: Peki sizin karışınız ne kadar?