Tanrı bütün üçüz annelerini korusun!
Üçünün de gözlerinin içi gülüyor, anneleri sorulara cevap verirken dikkatle dinleyip onu tamamlıyorlar. Aras, Ser ve Saro kardeşler, 12. yaş günlerini iki hafta önce kutladı. Anneleri yıllar öncesini anlatırken, "İlk üç yıl kara tüneldi,'' diye yorumlasa da bugün artık onlar için "En iyi arkadaşlarım,'' diyor. 28 yaşında anne olan Nayad Bal, mimar ve takı tasarımcısı. Çocuklar dört yaşındayken eşiyle ayrıldıkları için bakımlarını o üstlenmiş. Yılda iki-üç kez Hindistan'a gidiyor ve bir aşramda kalıyor. Oğullarına güvendiği için içi çok rahat.
- Anne olmak için henüz gençken neden tedavi olmayı tercih ettiniz?
- Evlendikten iki yıl sonra anne olmak istedim, ama öyle hemen olmayınca hiç beklemeden tedavi görmeye başladım. Tek çocuktum ama televizyonda
Küçük Ev dizisini izleyerek büyüyen kuşaktan olduğum için hep kalabalık bir aile kurma özlemim vardı. Bir yıllık tedaviden sonra hamile kaldım, ama zor bir hamilelik dönemi olduğu için o süreyi neredeyse yatarak geçirdim. Mimarlık yapmaya da ara verdim. Aslında tek çocuktum, biraz sessiz ortamda büyüdüm.
- Üçüz olacağını duyunca ilk tepkiniz ne oldu?
- Doktorlar ultrasonla ilk baktıklarında 'Üç kız,' dediler, sonra 'İki kız, bir erkek,' daha sonra da 'Üçü de erkekmiş,' dediler. Sürpriz oldular. Ben doğum sırasında bile hâlâ biri kız olabilir diye bekledim.
- İlk yılları nasıl hatırlıyorsunuz?
- İlk üç yıl kara tüneldi. Evde kalabalık çok zordu; annem, eşimin annesi, bakıcılar olmasına rağmen tek hatırladığım mama ver, altlarını temizle, uyut, tekrar mama ver. Hiç dur durak yıktu. Mesai 24 saat, 365 gündü. Bana 'Zor değil mi?' diye soruyorlar. Bu öyle bir şey ki ya sessiz kalacaksın, cevap vermeyeceksin, çünkü yaşadıklarına haksızlık olur. Ya da kitap yazacaksın. Hastaneden çıkarken doktor, 'Her birine biri baksın,' dedi. Ama pratikte öyle olmuyor. Mesela birine devamlı annemim bakmasına içim razı olmadı, yine en fazla ben baktım. Yedi yıl çalışmaya ara verdim.
- Aynı okula mı gidiyorlar?
- İkisi aynı, biri ayrı. Anaokulundaki rehberlik hocaları ayrı okula gitmelerini tavsiye etmişti. Üçüz oldukları için hep mukayeseye tabi tutuluyorlar.
- Karakterleri benziyor mu?
- Hayır, tek benzerlikleri üçü de iyi çocuk, iyi insanlar. Tip olarak da benzemiyorlar. Üçüzden ziyade üç kardeş gibiler. Üç ayrı karakter, üç ayrı ilgi alanı. Aras satranç, Ser basket oynamayı, Saro müzikle ilgilenmeyi seviyor. Aras, okulda satrançta madalya aldı, matematiğe çok meraklı. Ser, 1 kilo 470 gram doğdu. Aralarında en küçük oydu. Ama gel gör ki en küçük doğan, iç güdüsel olarak beslenme ihtiyacı duydu ki, en çok o yemek yedi, en çok o ilgi istedi. Hayata tutundu. Karnımda kordonu boynuna dolanmış, onun için erken doğum oldu. Aynı anda doğdukları halde birbirlerine bağımlı olmadılar. Bu mükemmel bir şey.
- Ev işlerinde size yardımcı oluyorlar mı?
- Evet. Saro, gurmemiz, çok güzel yemek yapar, bana yardımcı olur. Ser, temizlikte yardım eder, Aras da çöpleri indirir. Çok şanslıyım, bana çok yardım ederler.
- Daha bu yaştan üçünün de bilgisayarı ayrı. Ortak kullanmayı sevmiyorlar mı?
- Bir bilgisayarla başladık, üç oldu. Akşam yemekten sonra bir buçuk saat bilgisayar oyunu izinleri var. Kitaplara aşırı ilgileri var, desem yalan olur. Yattıktan sonra sohbetleri başlar. Aras'la Saro aynı odada kalıyor.
- Kıyafetlerini aynı renklerde mi seçtiniz?
- Hayır, hep farklıydı. Gelen hediyeler öyle olabiliyor ama biz öyle seçmiyoruz, hatta tam tersi.
- Yurtdışına gittiğinizde yalnız mı kalıyorlar?
- Annem yan dairede oturuyor, o açıdan kolay oluyor.
- Üçüz annesi olacaklara ne önerirsiniz?
- Çok rahat olmalarını. Fazla kalabalığa gerek yok. İlk üç-dört yıl çalışmamalarını öneririm, çocukların anneye çok ihtiyacı oluyor.