ALPAY DA VAR, TANJU OKAN DA
- Müzik dünyasının son 40 yılının bütün isimlerini de hatırlatmışsınız. - Hepsinin hayatımda ayrı bir rolü var. Erol Büyükburç'u, Alpay'ı bir idol olarak karşımda görürken, sonra onlarla yakın arkadaş olmam güzel şeyler. İlk yazdığım şarkı sözünü Erol Büyükburç'a gösterdikten sonra onun da 'Tamam sen yeteneklisin, olacak,' demesi, benim için çok önemli. Tanju Okan'la tanıştıktan sonra çapkınlık yapmaya başlamamız, unutulacak gibi değil. Hiç kimse, diğerini incitmek için bir şey yapmadı.Bu bir 'ben' değil, 'biz' kitabı.
SEZEN, ONNO'NUN GÖZLÜĞÜNÜ NİYE KIRDI?
- Sezen Aksu, Onno Tunç'a âşık olduğunu ilk size söylemiş. Sonra bir akşam yemekte, başka bir kadına baktığı için o kıskançlıkla Onno Tunç'un gözlüğünü, yine sizin yanınızda kırmış. O anıyı yazmanız ve fotoğrafını ortaya çıkarmanız, onu kızdırmaz mı? - O fotoğraftan beş dakika sonra Sezen, Onno'nun gözlüğünü kırdı. Bunlar tatlı anılar. Sezen gerçekten kızgınlığından kırmadı ki gözlüğü. O, işin oynaşma tarafı. Gözlüğü aldı, ayağının altında ezdi ama sonra da gülmeye başladı. Hiçbir kötü niyeti olmadığı, sevecen biçimde bunu yaptığı için yanlış anlaşılmadı. Onno da masayı terk etmedi, sohbete devam etti. Yazdığım anılar içinde herhangi bir magazincinin alıp manşete çıkartacağı bir şey yok. Aralarında ne benim ailemi ne de karşımdakileri rahatsız edecek şeyler var. Hepsi büyük bir saflık, içtenlik, naif şekilde dile getirilen anılar. Bekarlık dönemimizdeki çapkınlıkların hepsini yazsam, belki her biri manşet olacak, ama kime yararı var?
- Sezen Aksu müziğe başladığı dönemde, sizinle tanışmak istemiş ama siz, 'Zamanım yok,' diye kabul etmemişsiniz. Sizden intikamını nasıl aldı? - Sekiz yıl sonra birlikte sahne alırken 'İşte beni reddeden kişi, bu sahneyi paylaştığım arkadaştı,' dedi.
POŞETTEKİ ERKEKÇE'Yİ SAKLIYOR
- 80'lerde sekiz yıl Erkekçe dergisinin yazı işleri müdürlüğünü üstlenmenizin sanatınıza katkısı oldu mu? - Hıncal Uluç böyle bir teklifte bulunmasaydı, belki de profesyonel gazeteciliğim olmayacaktı. Yazı yazmayı, sayfa hazırlamayı sevdiğim için belki hobi olarak kalacaktı. Bu teklife patronumuz Ercan Arıklı da şaşırmış.
- Acaba Uluç neden ısrarla sizi dergiciliğe çekti? - Benim titizliğimi, nasıl arşiv tuttuğumu bilirdi. Bunlar onda 'Ali çok iyi bir yazı işleri müdürü olur,' imajı yaratmış. Ben de onu haklı çıkardım. Yıllarca Türkiye'nin en yüksek tirajlı dergisinin sorumlu ekibiydik. Müziğe de ara vermedim; beste yaptım, yarışmalara katıldım
. - 12 Eylül sonrasında, gazeteciliğin tatsız yönlerini de yaşamışsınız. - Sorumlu yazı işleri müdürü olduğum için her ay dergi çıktığında savcıları ziyaret ediyordum. Çünkü davet ediliyordum. Erkekçe'nin poşetteki sayısını da hâlâ açılmamış şekilde saklıyorum.
- Aysun Hanım'la nikahınızda rahmetli Ercan Arıklı 'Bu Ali çapkındır, evliliği uzun sürmez,' diye uyarmış. 26 yıldır mutlu bir evlilik sürdürmenizde, ikinizin de müzikle ilgilenmenizin etkisi var mı? - Evlendiğimizde Aysun'un müzikle ilgisi yoktu, ama çok yetenekliydi, onu yönlendirdim. Timur Selçuk da onu eğitti. Babası Çetin İnöntepe ve halası Selda Alkor da sahnede olduğu için Aysun uzak kalmak istiyordu. Evlilikte kadın erkek arasındaki yaş farkı da önemli.
- Niye önemli bu kadar? - Çünkü kadın, erkekten daha çabuk çöküyor. Kadın, kendinden güçlü, bilgili erkeğin yanında kendini daha iyi hissediyor.
- Evlendiğinizde Ercan Arıklı'nın 'Beş yıl çocuk yapmayın,' uyarısını da dinlemişsiniz. Bunun için mi ikinci çocuk yapmadınız? - Çünkü biz bir tane yetiştirebileceğimize inandık. Üniversitesi, ihtiyaçları, sosyal yaşantısı... Bütçemiz bir çocuğa yeterliydi. Ne kadar iyi bir çevrede yetişirse topluma o kadar kalitede insanlar kazandırabilirsiniz. Ercan Arıklı'nın sözünü de tuttuk.