3XL bedenin nevrozu kaç birim olur?
* Bu müstehcen bir yarışma mı? Biraz ama çok da değil. Zamanında Dokun Bana'yı seyretmiş insanlarız biz; yarışmacılar sadece bir arabaya dokunarak saatler, günler geçiriyor, halüsinasyon görene, bayılana kadar arabayla teması kesmiyordu. O benim müstehcenlik tarifime daha yakın durur.
* Yarışmacıların çıplak tartılmaları şart mıydı? Hayır ama bu da bir kamçı işte. "Eşimin yanında bile soyunmuyorum", "Kaç yazdır denize giremedim insanların içinde soyunmamak için" diyen yarışmacılar oldu, hepsi için tartıya çıkarken "Bütün Türkiye'nin önünde" tişört çıkarmak ciddi bir meseleydi ama hepsi de "Bunu yaptım ya, gerisi vız gelir" noktasına geldiğini söyledi sonra. Ha bir de seyirciye "Oh aman neyse onlar gibi değilim" hazzını yaşatmak var tabii. Almanlar kelime icat etmiş bunun için (Schadenfreude: Başkalarının mutsuzluğundan mutlu olmak), Türkler bir yarışma yapmış çok mu!
* Çeyrek tona onca spor sağlıklı mı? Bu bir muamma işte. Önceden çeşitli sağlık muayenelerinden geçirilmişler, spor esnasında nabızda aritmi fark edilen yarışmacı hemen kontrole yollandı vs., ama Allah muhafaza Muzaffer Kuşhan örneği de hâlâ hafızalarda. Yarışmacıların içinde 240 kilo olan var, ayrıca 184, 178, 168, 162 gibi sayıları gösteriyor tartı. Bu kilolarda ve çoğu hayatı boyunca spor yapmamış insanları saatlerce alet üstünde ter atarken görüyoruz. Eve girerkenki engebeli yolda (2 km) bavullarını sürükleyerek, bazen balçığa saplandığı için kucaklayıp sırtlayarak yürümeleri bile insanı irkiltiyordu.
* Yağ oranıyla birlikte nevroz/arıza da artıyor mu? 'İyi', 'güzel', 'ideal', 'sevilen', 'arzulanan' diye sunulanlar hep zayıfken, kesinkes 'hayır' diyemeyiz herhalde. "Bana yaklaşanlar hep babamın maddiyatı için geldi" diyen, "Parmakla gösterilmek istemiyorum, toplumda görünmez olmak istiyorum" diyen var burada, hasar kaçınılmaz. Bütün bu reality show'umsu yarışmaları götüren, o eve kapatılan insanların birbiriyle ilişkisi, kavgası, gürültüsü. Üstünde baskı varken, alışık olmadığı bir ortama hapsolmuşken, normalinin dışına çıkmışken herkeste var bir şirazeden çıkma potansiyeli. Ama burada fazlası mevcut, bir yarışmacının dediği gibi: "Hepsi anne kuzusu, yurtta/yatakhanede kalmamışlar, askerliklerini de yapmamışlar..." Bazısı korunaklı bir dünya yaratmış kendine, evde bilgisayar başından hiç kalkmadan telefonla eve yemek ısmarlayarak... Bu durumda dış dünyayla ilk münasebette kriz sürpriz değil.
* İnsanları böyle teşhir etmek doğru mu? Psikolojileri bozulmayacak mı? Öyle asansörlerde yazılı olduğu gibi normalin kişi başı 80 değil, kadınlar için 50 - 52, taş çatlasa 55 olduğu günümüzde, zaten her dem teşhirdeler gündelik hayatta ve açık etmemeye çalışsalar da psikolojileri hep bozuk. "Ay ötekileştirmeyelim!" Ha, oldu. Bu insanlar son yılların baş tacı kelimesiyle "ötekileştirmenin" şahikasını yaşıyorlar zaten. "Burada benim inmek istediğim kiloda olan var, hayal ettiğim kiloda olan var" dedi en şişman yarışmacı, inşallah hayallerine kavuşurlar. "Toplumda görünmez olmak" bazen büyük lükstür, umalım kalabalıkta kaybolsunlar! (Not: Bu satırları hayatının hiçbir döneminde 50, 52, 55 kilo olamayan ve 17 senedir XXL bir adamla beraber olan bir kadın yazdı!)
Sibel Hüzün hezeyanı keser mi?