Kenize Murad; Sultan 5. Murad'ın torunu, Selma Sultan'ın kızı. Annesini bir yaşındayken kaybetti, babasının Hintli bir raca olduğunu yıllar sonra öğrendi. Hayatı büyük zorluklarla geçti. Aynen Osmanlı ailesi gibi... Biz onu Saray'dan Sürgüne adlı romanıyla tanıdık ve sevdik. Kimlik arayışı, onu annesinin kökenlerine götürmüş ve 34 dile çevrilen, milyonlarca baskısı yapılan bu roman ortaya çıkmıştı. Kenize Murad, Paris'te yaşıyor ama İstanbul'la bağlarını hiç koparmadı. Her İstanbul'a gelişinde, önce ona teyzesi kadar yakın olan Neslişah Sultan'ı ziyaret ediyordu. Bu kez de Bilfen öğrencileriyle söyleşi yapmak için davet edildiği İstanbul'a doğru yola çıkarken, Neslişah Sultan'ın vefatını öğrendi. Cenaze töreninden sonra Kenize Murad'la Çırağan Sarayı'nda buluştum. Büyük dedesi 5. Murad sürgün yıllarını, annesi de çocukluk yıllarını bu sarayda geçirmiş. Bir öğleden sonra, geçmişin izinde, Kenize Murad'la hayatını, Neslişah Sultan'ı ve Türkiye'yi konuştuk. Fotoğraf çekimi sırasında hayatındaki kırılma noktasını benimle paylaştığı için teşekkür ederim: "4o yaşına basmıştım, bir gece uyandım. 15 yıldır sürdürdüğüm gazeteciliği bırakıp, yazar olmaya karar verdim," dedi.
Neslişah Sultan'la birbirimize çok yakındık. Bir teyzeden daha öteydi benim için. İstanbul'a geldiğimde artık kimsem olmayacak.
İlk romanımla (Saraydan Sürgüne), genç yaşta çok para kazandım. Ama genç ve deneyimsiz olmam ve başıma üşüşen finansçılar nedeniyle çok da para kaybettim.
Aslında Türkiye'nin iki bacağa ihtiyacı var. Bunlardan biri Osmanlı, diğeri Kemalizm. Kökenlerinden koparılmış bir ülke, kırılgan bir ülkedir.
Aileme karşı çok sert davranmasına rağmen, ülkeyi kurtardığı için Atatürk'e saygı duyuyorum. Ailem, hiçbir şeysiz ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Gittikleri yerlerde çalışmak zorunda kaldılar; ki onlar çalışmayı bilmiyordu ve herhangi bir meslekleri yoktu. Sefalet içinde yaşarken intihar edenler oldu. Fakat ben onlara hayranım, çünkü onlar her zaman Türkiye'ye sahip çıktı. Osmanlı ailesi yurtseverdir!
- Başınız sağ olsun. Neslişah Sultan'a çok yakın olduğunuzu biliyorum. Onun hayatınızdaki yerini bize anlatır mısınız?
- Dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan, Osmanlı ailesinin üyeleriyle ilişki içindeyim ve görüşmekteyim. Neslişah Sultan ile çok sevgi dolu ve hassas bir ilişkimiz vardı. Tüm ailemizdeki kişiler ve diğer insanlar ona saygı duyardı. Ölümü büyük bir kayıptır; çünkü ölümü, eski-antik Osmanlı dünyasının tamamen, toptan sonunu belirtmektedir. Neslişah Sultan'ın vefatı şunun da sonu anlamına gelmektedir: İmparatorluk dönemini yaşayan ve o dönemi Neslişah Sultan kadar bilen başka biri yoktu. Bizlere tarih öğretildi, ancak Neslişah Sultan tarihi yaşadı. Neslişah Sultan'ın büyükbabası, benim büyük büyükbabamın erkek kardeşiydi. Ayrıca Neslişah Sultan beni çok severdi, çünkü ben ona çok doğal gelirdim. Benim meslek seçimimi çok desteklerdi, modern bir kadın olarak çalışmamı onaylardı. İstanbul'a aslında çok güzel bir sebeple, ilköğretim okulu öğrencileriyle söyleşi yapmak ve onlarla birlikte Topkapı Sarayı'nı ziyaret etmek için geliyordum. Ama Neslişah Sultan'dan gelen bu üzücü haber benim geliş tarihimi bir gün öne çekmeme neden oldu. O kadar etkileyici bir duruşu ve güzelliği vardı ki, odaya girdiği zaman herkes susardı. Ailenin en saygı gören şahsiyetiydi. Kimsenin onun hakkında söyleyebileceği olumsuz bir şey yoktu. Ailenin idarecisi gibiydi. Kimse ona 'Hayır,' diyemezdi. Onlar üç kız kardeşlerdi. Hepsi çok güzeldi: Neslişah Sultan, Hanzade Sultan, Nejla Sultan. Bizlerden, genç jenerasyondan farklı bir eğitimleri vardı. Onlar daha disiplinli ve daha ciddi bir eğitim aldı. Nezaket ve görgü kuralları açısından çok ince ve ayrıcalıklı eğitildiler, sanki hâlâ Osmanlı dönemindelermiş gibi. Onun ölümü ile yüzleşmek benim için çok üzücü. Birbirimize çok yakındık. Bir teyzeden de daha öteydi benim için. İstanbul'a geldiğimde artık kimsem olmayacak...
hürrem karakterini sevmedim
-Neslişah Sultan'ın biyografisini yazmayı düşünüyor musunuz?
- Murat Bardakçı tarafından bu teklif kendisine zaten yapılmıştı. Bardakçı en az 10 senedir bu konuda ısrar ediyordu. Ama Neslişah Sultan sürekli reddediyordu. Sonunda Neslişah Sultan fark etti ki, mutlaka birinin onun hakkında yazması gerekiyor ve bu işin de o yaşarken olması gerek. Böylece söylenenler veya yazılanlar üzerinde kontrolü olabilecekti. Sonunda Murat Bardakçı'nın teklifini kabul etti.
- Bir TV programında Hürrem Sultan'ı sevmediğinizi söylemiştiniz: Neden Hürrem'i sevmiyorsunuz?
-Tarihe baktığımızda, Sultan Süleyman'ın ilk eşi, diğer kişiler tarafından çok sevilen bir kişiydi. Hürrem ise çok sevilmezdi. Sultan Süleyman'ın üzücü kararlar almasına sebep olmuştur. Muhteşem Yüzyıl dizisini izledim. Hürrem karakterini ve onu oynayan kişiyi pek beğenmedim. Osmanlı soyundan olmama rağmen, başka insanların hayatı benim için çok ilgi çekici değil.
- Dünyaca tanınan bir yazarsınız, romanlarınızın alt cümlesinde hep kimlik sorununu vurguladınız. Siz nereye aitsiniz?
- Kendi aslımı çok araştırdım, çok inceledim; anne tarafından da, baba tarafından da. Türkiye'yi, Hindistan'ı araştırdım. Bu iki kültür üzerinde çalıştım ve bu iki kültürün farkı üzerinde durdum. Annemi bir yaşımdayken kaybettim. Bir yetim olarak, anne ve babası olmayan çocukların problemleri hakkında yazdım. Kimlik, sadece aile veya din demek değildir. Ben ne kültür, ne dil, ne din farkı ne de nereden geldiğimizin önemli olduğunu düşünürüm. Sadece insan olmanın önemli olduğunun farkına vardım. İnsan kimliği önemlidir. Temel kimlik; insan olmaktır.
- İstanbul'a her gelişinizde bir hüzün mü kaplıyor içinizi? Yoksa mutluluk mu? Neden İstanbul'da yaşamayı hiç düşünmediniz?
- Çok güzel ama yaşaması zor bir şehir İstanbul. Neden hiç İstanbul'da yaşamadım sorusuna gelince ise: Yaşayabilirdim, ama İstanbul benim evim değil. Burası benim için kuzenlerime, dostlarıma kalmaya geldiğim bir yer. Bir kez İstanbul'da bir daire kiraladım, ama daha sonra bir arkadaşımın o daireye ihtiyacı oldu, taşındım. Hayatımı yazarlıktan kazanıyorum. Zengin değilim, gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda küçük bir odada (Fransızlar hizmetçi odası derler) hayatımı sürdürüyordum, hiçbir şeyim yoktu. 18 yaşımdayken beş parasızdım. Çocuk baktım. Gazeteciliğe başlayıp daha sonra yazarlık kariyerim parladığında, özellikle Saraydan Sürgüne adlı ilk romanımla çok büyük ilgi görünce, kendimi suçlu hissettigimi bile söyleyebilirim. Para mefhumunun ayıp görüldüğü bir aile terbiyesiyle büyüdüm. Türkiye'de maalesef para çok önemli bir olay. Bu, bana çok ürkütücü geliyor. Benim için para hiçbir zaman önemli bir değer olmadı. İlk romanımla, genç yaşta çok para kazandım. Ama genç ve deneyimsiz olmam nedeniyle, üzerime üşüşen profesyonel finansçılar yüzünden de çok para kaybettim. Tüm bunlar olmasaydı, ilk kitabımın geliriyle hayatımın sonuna kadar yaşayabilirdim. Neyse ki Paris'te kendime bir daire almayı akıl etmiştim. Sonra yazdığım kitaplarda maddi açıdan daha dikkatli davrandım. Ancak Filistin-İsrail sorununu, yaşayanların ağzından anlattığım Toprağımın Kokusu adlı kitabım, Fransa'da bir nevi boykot edildi. Basında kitabımdan hiç bahsedilmedi. Oysa kitap, tarafsız bir bakış açısıyla yazılmıştı. Ortadoğu sorunlarıyla hiç ilgisi olmayan son romanım Begüm'de de bu etkinin devam ettiğini görmekteyim. Annemin kökenlerinin burada olmasına rağmen, hem Paris hem de İstanbul'da yaşayabilecek olanaklara sahip değilim.
- Mustafa Kemal Atatürk sizin ailenizi sürgüne gönderdi. Bu sebepten dolayı ona kızgın mısınız?
- Aileme karşı çok sert davranmış olsa da, ülkeyi kurtardığı için Atatürk'e saygı duyuyorum. Şüphesiz bu, ailem için çok zor bir durumdu. Hiçbir şeysiz ülkeden ayrılmak zorunda kaldılar. Gittikleri yerlerde çalışmak zorunda kaldılar; ki onlar çalışmayı bilmiyordu ve herhangi bir meslekleri de yoktu. Sefalet içinde yaşarken intihar edenler oldu. Fakat ben onlara hayranım, çünkü benim ailem her zaman Türkiye'ye sahip çıktı. Osmanlı ailesi yurtseverdir! Benim ailem ülkesini çok seven, çok düşünen bir aileydi. Atatürk çok etkili reformlar yaptı. Ama Mustafa Kemal'ın yaptığı bu reformlar, ailemle ilgili verdiği kararı desteklememe sebep değil. Mustafa Kemal'in ülke için yaptıkları çok önemli. Ancak cevabını bulamadığım birçok sorum var Atatürk'e. Mesela Arap alfabesini değiştirdi. Fakat bunun iyi mi, yoksa kötü mü olduğunu bilemiyorum, çünkü Türk milletinin geçmişiyle olan tüm bağları bir anda kesiliverdi. 1923 yılından sonraki nesiller kökenlerinden koptu. Öyle ki, dedelerinin mektubunu bile okuyamıyorlardı. Ancak son 20 yıldır Türkiye'nin geçmişiyle yeniden bağlarını kurmaya başladığını, eskiyi araştırmaya, tarihi yeniden keşfetmeye başladığını görüyorum.
GÜVEN SORUNUM OLDUĞU İÇİN EVLENMEDİM
- Her gelişinizde bir farklılık görüyor musunuz Türkiye'de?
- İnsanların karşısındakinin fikrini öğrenme konusunda açık olması lazım. Toleransın olması lazım. Ötekini anlamaya çalışmak lazım. Türkiye, Batı ile Ortadoğu arasında kalmış bir ülke. Mesela Batı'da yaşayan kadınla Doğulu kadın arasında çok fark var. Batılı kadınların içinde profesyoneller, girişimciler, yöneticiler, cesaretle hayatının dizginlerini ele alan kadınlar var. Doğulu kadın, Batı'dakine göre çok geride kalmış, geleneklerin baskısı altında. Yapılması gereken çok şey var. Bu sorunların eğitimle çözüleceğine inanıyorum. Türkiye'deki okullarda da siyah-beyaz, nüansların olmadığı bir eğitim var; tartışmanın öğretilmediği bir sistem. Çocuklara sorgulamak, akıl yürütmek öğretilmiyor. Bence Türkiye'nin geleceği eğitimden geçiyor.
- Niçin evlenmediniz, bir aile kurmadınız?
- Birçok kez evlenmeyi düşündüm, fakat benim düşüncelerime uygun birini bulmak zordu. Farklı bir kültürden geldiğim için ve belki de biraz güven sorunum olduğu için evlenmedim. Çok arkadaşım var; onların kuzenleri, çocukları var. Bana yetiyor. Hayatta hiçbir pişmanlığım yok.
- Son romanınız Begüm'de bu kez babanızın kökenlerini anlatıyorsunuz. Gerçek bir hikaye mi?
- Begüm gerçek bir hikaye. Kralın dördüncü eşinin bir kadın olarak İngiltere'ye karşı direnişini anlatıyor. Babamın ülkesinden bir kadın bu. Ailenin de en büyük torunu. Yaşadığı bu hikayeyi babama anlatmış. Trajik bir aile öyküsü. İngiltere'de bu konuyu araştırdığımda çok fazla bilgi elde edemedim. Çünkü İngiltere yaşananları kabul etmedi ve savaşan, güçlü bir kadın hakkında bilgi toplamak zor oldu.